27 Şubat 2007

Aylar geçiyor, ay dönüyor

Günler geçiyor, aylar geçiyor. Hem de nasıl geçiyor hiç anlamıyoruz ki ...Aylar geçerken, gökte ay halden hale bürünüyor..Bu sıra gökyüzü çok açık, hiç bulut yok..Belki aylardır göremediğim yıldızlarla gözgöze gelerek eve dönüyorum. Göz kırpıyorlar bana, tebessüm ediyorum.
Nicedir halini hatrını sormayı unuttuğum ay'a da mahcubane ama sevgiyle bakıyorum. Ay dolunaya yüz tuttuğunda, benim de gözlerimdeki ışık artıyor, sanki ben de ışıkla doluyorum. Yüreğim med-cezirler gibi gelip gidiyor.
Aya dönüyor ve diyorum ki;
Sen bana bir armağansın, ben de sana..Sen bana bir armağan olabilirsin, eğer seni vereni tanır ve bilirsem. Ben sana bir armağan olabilirim, senin üzerinde seni Yaratan'ın tecellilerini görebilir ve şükredebilirsem, şehadet edebilirsem.

Uzaktan puslu puslu ışıldayan ay parlak parlak tebessüm ediyor.
Ne kadar zaman sonra ilk defa hasbihal etsek de, hep vefakar, hep dönüp duruyor etrafımızda. Hep aynı yörüngede ve hep aynı emir üzerine..

Armağansın güzel ay, Rabbimizden bize..
Armağan olabilir mi varlığımız kainata, muhabbetimizle ve bakışlarımızla?...

20 Şubat 2007

Tebessüm :)



Originally uploaded by aliusta.
Neden çiçekler böyle başını uzatır en olmadık yerlerden?..
Neden bebekler içten, taa içerden gülümserler?..
Neden olsun?..Mutlu olalım diye..:)
Şöyle bir tebessüm etsin yüzümüz ve gönlümüz diye..
Oh diyelim diye, ferahlayalım diye şöyle bir..

Teşekkür ederiz Allahım,
Seni çok seviyoruz Allahım...

19 Şubat 2007

Uzuvları yitirmek..

KADER DAHİLİNDE BİR kurşun vuracağı hedefe gidiyor, bir araba çarpacağı bedene doğru ilerliyor.. Bu ilerleyişten bihaber yürüyüp giden bir kimse, bir hastane odasında gözlerini açtığında, dünya bambaşka bir şekle bürünmüş oluyor.
Zevk ve mutluluklar bir yanda kalmışken, elem, ıstırap ve acı dolu günler başlıyor.
Bazen bunlar tam da hayatın en güzel zamanındayken, tam da işleri kurmuşken, tam feraha erecekken oluyor.. Feraha ermek diye bir kavramın dünya üzerinde olmadığını haykırırcasına “Dünyada rahat yoktur” sözü yankılanıyor dört bir yanda..
21 yaşında bir genç, bir kaza sonucu dört uzvunu da yitirip yatağa mahkum kalıyor..Sağlıklı olan akranları kendisini gördüklerinde gerçek olmasına ihtimal vermedikleri durumların bir film gibi karşılarında durduğunu fark ediyorlar..
Sapasağlam çocuğunun bir anda yatağa mahkum olmasıyla karşı karşıya kalan anne, çocuğuna karşı metanetle, cesaretle, şefkatle muamele ediyor. Ama oğlundan uzakta bir köşede, eli alnında, perişan vaziyette düşünüyorken onu gördüğümüzde, bu metanetin oğluna gösterdiği şefkate binaen oynanmış bir oyun olduğunu fark ediyoruz.
devamı>>

05 Şubat 2007

Bitmeyecek olan


Light Hearted
Originally uploaded by Imagemakercan.
Gözüm, giden aşkların ardından yazılan şiirlere takılıyor, çok zaman hüzün makamında aşk şarkıları çınlıyor dört bir tarafta. Kimi zaman aşk yüceltilip ta göklere çıkarılıyorken, hayatta eşi bulunmaz tek şey olarak ifade edilirken, çoğu zaman da sahteliğinden ve acımasızlığından, acıttığından dem vuruluyor. Dünya şahit ki, aşklar bitiyor. Tarih şahit ki, en büyük aşıklar dahi ölüyor..Aşkı dillere derstan olmuş bir kaç nev-i beşer var ise de onların aşkının sonu da hüsran oluyor..
Aşk gözde çok büyütülüyor, her şeyi gözden silebiliyor, çok büyük beklentiler yükleniyor aşka. Sonsuz güven dileniyor, sonsuz sadakat, sonsuz sevgi ve ilgi..Bu aslında bir nevi, sonsuz ben merkezciliğe götürüyor kişileri..
Hayatta tutunacak tek dal olarak "aşk"ı bulmuş olanlar, onu kaybettiklerinde dünyayı da "tutunamayacakları" bir yer olarak "zindan" olarak görebiliyorlar..
Oysa aşk denilen şey iki beşer arasında karşılıklı ya da bir beşerin bir diğerine tek taraflı hissettiği bir his yoğunluğu olduğunda ne kadar da kırılgan, ne kadar da bozulmaya-yok olmaya yatkın bir şeydir. İnsan, hata işlemeye meyilli bir yaratılışa sahiptir, insan unutabilir, insan kırabilir, insan kırılabilir. Aşk dediğimiz bu duygular bütünü nasıl demir-çelik gibi sağlam olsun ya da nasıl sonsuza dek aynı hisleri yaşatsın?..
Tüm bunlar bir tarafa, yok olanı görmek, yok olmayacak olana yönlendirmeli insanı. Kırılgan, değişken olan beşeri hislerden ziyade, yok olmayacak, ebedi kalacak sevgiye..
Hep ismini zikrettiğimiz aşk'a, aşk-ı Baki'ye..
aşk-ı beka dahi yetmez çünkü, beka dahi el-Baki olan Yaratıcımıza aittir..
Milyonlarca yıldır milyarlarca insanı ağırlayan şu yeryüzünün ve kocaman kainatın, hepimizin ve her şeyin sahibine, hakimine, mabuduna..

Gerisi bir görünüp bir kaybolan köpükler ya da ışıltılardan başka nedir ki?..