kırk yıllık el, kırk günlük eli tuttu incitmeden..
duygulandım..
"yoktan var edilmek" dedim
"ne gizemli bir şey"...
kırk gün önce yoktun bebek, yoktu ellerin..
baban görmemişti seni, annen de, kıpırdanmanı hissetmişlerdi sadece ana rahminde..
şimdi varsın,
yoktan yaratıldın,
kırk yıllık tecrübesi olan bir babanın
kucaklarına bırakıldın..
babanın kucağında gördüm bugün seni
bir garip oldum
sen babanla oturup şöyle derin bir sohbet etmeye başladığında, kırk yaşındaki genç hali olmayacak babanın
babanın bu genç halini hiç bilmeyeceksin,
seni kucağındaki kanguruda nasıl taşıdığını böyle yakından görmeyeceksin
saçları daha beyaz olacak o zaman babanın, beli de biraz daha bükük
işte, babanın hayatının bir kırk yılı sensiz geçmişken,
sen de onun belki bir 50 yılını hiç bilmeyeceksin
ama öyle çok seveceksin ki onu, sanki 50 yıldan fazladır tanıyorsun
halbuki ilk baba dediğinde,
belki sadece bir buçuk yaşında olacaksın..
bu derin bağ da nasıl oluşacak aranızda ?...
baba deyip sırtını yaslaman ona,
ve sonsuz güven duyman
ne zaman, kaç yıllık bir mazide gelişecek
seni beş-on yıl himaye etmesiyle saygını, sevgini, güveninin sağlayan babandan ve annenden öte,
sen yokken de seni bir bilen vardı
seni seven vardı
seni o yarattı
ben babanın gençliğini gördüm bebek,
senin de bebekliğini
sen de başka bebekleri, başka babaları göreceksin
bir şeyler eskiyip yaşlanırken,
bir yandan yepyeni taptaze olanlar gelecek..
nereden gelecek?..
"yokluk"tan..
ama yokluktan varlığı yaratan hiç değişmeyecek
o hep vardı, hep var olacak
şaşılacak şey değilmi yoktan var olmak..
ne büyük mucize..
yaratılışın farkına varmak,
var olduğunu iliklerinde, hücrelerinde hizzetmekse
ayrı bir mucize
bir de tüm bunlardan içine yığın yığın umut uçuşması
ve bunlarla mutlu olmak
bunlara şükretmek
yoktan Var eden'i sevmek
apayrı bir mucize bebek..
sense,
bu mucizenin
en tatlı, en masum, en temiz, en hakiki delilisin ..
Aşk-ı Beka
*alış-veriş merkezinde gördüğüm tanımadığım bebek-baba ilişkisi üzerine yazılmıştır