27 Ocak 2007

Netice


Fall.
Originally uploaded by Robin Thom.
Bir filmi çekmek, ekibin aylarını alıyor, izleyeninse bir kaç saatini..
Bir yemeği hazırlamak saatler alıyor, yemek ise dakikalar içinde tükeniyor.
Bir kitap yazmak bazen yıllar alıyor, okumak, saatler ya da günler..
Bir ömür, bizce "bir ömür" sürüyor, mezar taşını okumak ise, bir kaç saniye..
Küçük gibi görünen neticeler için büyük vakitler harcanıyor..
Yapılıyor bir şeyler, tadılıyor nimetler, görülüyor neticeler ama, hepsi hepsi ne oluyor ki tüm bunların?..
Bazen yüzde mütebessim bir hal, bazen başarmanını hissettirdiği mutluluk ve özgüven, bazen kaybetmenin ve hüsranın yüzde çizgi çizgi belirmesi..İnsan döner de sorar kendi kendine..
Değer mi?..
Neyin değeri ne kadar?..
Yıllar bir kaç saate ya da saatler dakikalara nasıl takas edilir?..
Karşılıklar geçici, neticeler kıymetsizse eğer, heba olup gitmez mi emekler?..
Anlık zevkler, saatlik muhabbetler zeval olup gitmez mi?..
Hem bir ömre işaret eden bir mezar taşı tüm bu lezzetleri-keyifleri ihtiva etmez ki..Hem toprakta da bir karşılığı yoktur..
İşte her şeyin karşılığı küçük..Ah ki ne ah...
Karşılığı sonsuz mutluluk, ücreti sonsuz servetlere denk ameller var..
İman ile, halis niyet ile başlayıp ihlas ile sürdürülen ameller..
Kısa sürede uzun karşılıklar..
Emelsiz, niyetsiz yapılan tüm işler emeğin karşılığında cüz'i ve silik bir netice veriyorken ve bu neticeler de gelip geçiciyken, yüce gönüllülük remzi tevazu ile akla gelmez neticeler elde edilebiliyor..
Dünya için sarf edilen çaba dünyada kalırken, ukba için atılan her adım sonsuzluğa taşınıyor..Dünyada, dünya için inşa edilen binalar tüm gayretlere rağmen bir sarsıntıda yıkılabiliyorken, salih ameller işlendikleri anda kaydediliyorlar.
Öyle ameller ki, karşılığında hiçbir beklenti yok..Bir netice hayali de yok..Rabbe müteveccihen, Rabbin rızasına niyetle yapılan ameller ve o amellerle erilen mertebeler..
Yok olup gitmeye mahkum zaman parçacıklarını, baki bir hayata terfi ettirecek amel-i salihler..
Bir ömrü, faydasız gelip geçici bir zevk ile yahut küçük menfaatler ile takas etmektense, bir anı, ömrü bakiye tebdil ettirecek davranışlar ne kıymetli..
Tüm bu düşüncelerle, aslında dünyada hızla geçen şu zaman, ne bereketli..Zamanı bereketsizleştiren şeylerden biri, zamandan ve yapılan işlerden bir beklentimizin olması olabilir mi?..

İnsanlar çalışır, çalışır, çalışır..Dünyanın dört bir yanında olan rızk peşinde koşar da koşar..Yıllarca çalışır ve neticesinde bir emekli ikramiyesi alır. Nasıl da hızlı geçmiştir zaman, elde avuçta olan ise nedir?..Bir ev ve bir araba..
İşte bu düşünce bereketsiz kılıyor olmalı hayatı..
Çünkü bu dünyanın gayesi ne mal-mülk edinmektir, ne de ektiğimiz tohumların ağaç olduğunu görmek..

Neticelerin bir çember içine aldığı sebep-sonuç eksenli bir hayat sonunda içinden çıkılmaz bir hal alacaktır..
Oysa vazifemizi yapıp Rabbimize yöneldiğimizde neticenin en hayırlısı zaten bizim için hazırlanacaktır..

Bunun için, her ağır gelen yükümlülüğe, her tebessüme, her emeğe,
her şeye "değer"..

22 Ocak 2007

21 Ocak 2007

Rahmet Meleklerinin Çiçek Tutan Elleri

Abdürreşid Şahin
ALLAH rahmetinin elçileri olan meleklere bir elbise dikseydi bir kar tanesi gibi olurdu her halde. Kar her haliyle güzeldir.
Melekler görünen elbiselerle cennetten dünyaya inerken çocukların gözlerine dokunur, onları sevince boğarlar adeta.Kar her şeyin üzerine giydiği bir elbise olur ve her şeyi beyaz bir çiçeğe dönüştürür. Kar giysisini giyinen her şey göze güzel görünür. Üzeri karla örtülmüş hiçbir şeye çirkin diyemezsiniz.

Evet bir melektir kar. Kendine bakanlara bir neşe ve ferahlık veren beyaz gelinlik giymiş bir melek. İster gözünüze , isterse teninize dokunsun ve hatta hayalinize ; her dokunuşunda bir mutluluk, bir ferahlama ve tatlı bir serinlik vardır.
Karı dünyamıza gönderen rabbimiz bizleri sevindirmek istiyor. Karla bütün çirkinlikleri örttüğü gibi kalbimizdeki çirkinlikleri de örtmek istiyor. Kar nasıl değdiği her şeyi güzelleştiriyorsa, biz de kalbimizdeki güzellikle her şeyi güzelleştirelim istiyor. Aslında kara yüklediğimiz bütün çirkinlikler bizden kaynaklanır. Karın çirkin yüzü yoktur, kaderinki gibi, onu kirleten habis ruhların çirkin nazarlarıdır onlar.
Kar her şeyi ile rahmettir. Sert ve şiddetli yüzüyle dahi. Zira onun sertliği ve soğukluğu, mikroplara yada habis ruhlara karşıdır. Şiddetinde de canlılara şifa bir rahmet saklıdır. Tabi ki o rahmeti görebilecek manaya dikkat eden güzel görücü gözler için. Kötülükleriyle hasta olan kalbimize rahmeti; gülücükleriyle ve manasındaki tatlılığı ile de rabbin şefkatini sunarken yaramızdaki mikropları, bandırdığı oksijenli su ile temizleyen bir hemşire misali, ciğerlerimizin gıdası olan havayı zararlı gazlardan temizler. Aynı zamanda bedenimizin gıdası olan meyve ve sebzelere musallat olabilecek mikroplardan arındırır toprağı ve ağaçları. Bize sıcacık gülen yüzünü gösterirken soğuk yüzüyle mikroplardan ve zararlı canlılardan bizi korur. Celal ve cemal birlikte kemali gülümser karı mucizevi yüzünde.

Ve kar, kışın karnında sakladığı bahar bebeğinin müjdecisidir. Kışın gökten yere inen rahmet melekleri baharda süslü elbiselerle rengarenk yerden yukarılara yağar. Kar ve kış olmazsa bahar da olmaz; yaratıcı kış ağacının soğuk fakat gülümseyen yüzünde yazmakta baharı. Kar baharda gülümseyen çiçekleri ve yazda tatlanan meyvelerin müjdecisi ve hazırlayıcısıdır. Çiçeklerde gülümseyen renkli giysileri ve meyvelerin tadı taşıyan tulumbacıkları karın kalbinde sakladığı şefkat sularıyla dokunur. O şefkat ve merhametin nurları hakikati gören gözlerde okunur.

Evet iliklerinize kadar işleyen soğuğu içinizden çıkartıp atacak sıcak bir şeye sarılmak istemeniz misali kar da soğuk yüzüyle bize yokluğun yürekler ürperten soğuğunda bizi sımsıkı saracak şefkatli bir ele olan ihtiyacımızı hatırlatır bize. Yani soğuk yüzü de sıcaktır karın. Sımsıcak baharlara yazlara gebedir o haliyle. Beyaz kar melekleri dökülmeden semadan, yerden ağaçların yüzüne renkli bahar çiçekleri takılmaz tıpkı çiçekler karlar misali ağaçlardan dökülmeden dökülen yerlere meyveleri takılmadığı gibi.

Evet gidişlerde saklıdır gelişler, ayrılıktır kavuşturan sevgilileri. Soğuğun içinde saklıdır sıcacık sarılışlar. Zıtlıklardır varlıkların varlığını haykıran. Mutlakın yüzündeki sınırlılık örtüsü onu bize açan bir perdedir sadece. O yüzden oda güzeldir öylece.

Öyleyse bırakın kar sarsın gözlerinizi. Bırakın o bembeyaz gözlerde bütün renkler gülümsesin. Bırakın kar yaratıcının sonsuz güzel isimlerini haykıran tatlı bir beste olsun size. Bırakın yüreğiniz kar taneleri adedince hatta onları taşıyan melekler adedince teşekkürler yolasın rabbine.

Rabbim! meleklerin elleriyle resulünün -as- göğsünü yarıp tertemiz karla kalbini yıkadığın gibi bizim kalbimizi de mağfiretinle yıkayıp kar gibi beyaz yap ki o beyazlıkta sayısız isimlerin gülümsesin.

© 2007 karakalem.net, Abdürreşid Şahin

18 Ocak 2007

Yağmura ve kara hasret


Ice Storm 2007*
Originally uploaded by greenlikeglass.
İnce ince tutunuşlar demiştik, şimdi de ince ince sarkan bu buzlar çıktı karşımızda..Onlar da inceden inceye tutunmuşlar.
Başka bir memleketten, kim bilir nereden ekranımıza gelen bir görüntü..Başka bir memleketten, zira memleketimiz Rahmet bekliyor.
Dualar yükselsin inşallah kalplerimizden, Rahman olan Rabbimiz Rahmetini göndersin topraklarına..
Küçüğünden büyüğüne canlı-cansız tüm yaratılmışlar vesile-i rahmet olan suya muhtaç. Su hayata can katıyor. Damarlarımızda ve kalbimizde çarpan da su..Gözlerimizdeki ışıltı da su..
Bir bitkinin rengi de su..Bir çocuğun gülüşü de su..
Su, yani rahmet..
Ne çok muhtacız. Rabbim hayırlarla yağdırsın, hayırlarla suya ve rahmete kavuştursun bizleri..

17 Ocak 2007

İnce ince tutunuşlar..


fred's-last
Originally uploaded by lyrical.
İnce, çok ince tutunuşlarla tutunmuşuz hayata, ince öyle ya..ama sımsıkı bağlanmışız ellerimizdeki halatlara..halatlar tutar mı bizi?..nereye kadar tutar?..
dünyevi stresler ne kadar yıpratır şu ince ince halatları değil mi, ne kadar iz bırakır ruhlarımızda..
ama bir gün sular çekilir, ruh uçar gider..hareketsiz bir gemi kalır suyu çekilmiş okyanusun dibinde.
yazık olur kendi kendimize ettiğimiz eziyetlerle hırpalanan kalplerimize..
çoğu zaman kendi kendimize ederiz zaten zulümleri.
kendimizi mutsuz da ederiz, mutlu da..huzurlu da ederiz huzursuz da.
ancak kabahati başka bir şeylerde ararız ya..
dalar gideriz ya dünya telaşına..

işte ince ince bir ah çekip,
sımsıkı sarıldığım halatların ellerimde açtığı yaralarla, teselliye kalkışıyorum kendimi. yaralara merhem Rahmete duyduğumuz inanç ve ümitten başka bir şey olmuyor.
yorgun düşüyor bedenim, bazen kırılıyor yüreğimde bir köşe.
ancak "La rahadde fiddünya" -"Dünyada rahat yoktur"..
gelir ve geçer dünya..
sular çekilir, hem de aniden..
öyleyse neden bu ümitsizlik?..

Rahmet inancıyla Rahmet ümidiyle sarıyorum yaralarımı..
Rahman, lütfeyleye, Rahmeyleye, Nur eyleye...

11 Ocak 2007

sallanan yer yüzü..

tam 2 dakika önce oturduğum sandalye sağa-sola sallanmaya başladı..
deprem oldu Ankara'da..ya da başka bir şehirde oldu onu hissettik bilmiyorum.
şunu biliyorum, yer ayaklarımın altında sallanırken kalbimde de bir deprem oldu, birden titredim..ne kadar hazırlıksızım ölüme..
Rabbim, bizleri afetlerden, kazalardan, musibetlerden uzak tut. Bizlere hayırlı ömür ve hayırlı ölüm ihsan eyle. Ölüme her gün ve her an hazırlıklı eyle. Amin !...

08 Ocak 2007

Uhuvvet


.

Sabahları Dost Fm'de dinlediğim Sabah Duasının beni en çok etkileyen bölümlerinden biri " Allahım, insanlar için küçük bir yardımı çok görmekten sana sığınırım"
Küçük, küçücük şeyler bile çok büyük çok külfetli geliyor bazen insanlara..Trafikte bir arabaya müsade etmek, ya da bir yayanın geçmesine izin vermek mesela. Ya da birinin yere düşen kalemini uzatmak..Birini beklemek, ya da bunun gibi ufak tefek şeyler ne kadar ağır gelebiliyor nefislere. Hatta "kendini ezdirmemiş olma" gibi bir ifade yakıştırılabiliyor bazı durumlarda.
İyiliklerden karşılık bekleniyor bir de..Ancak karşılığını hemen burada alacaksak, bunun rıza boyutu nerede kalır öyle değil mi..
İşte bu duanın tekrarıyla, Rabbimizden küçük bir iyiliği çok görmemeyi dileyelim..
Küçük, küçücük görünen, bir sevgi sözcüğü yahut bir tebessümü, çok görmeyelim..Kardeşliği, uhuvveti başlatan hep o "küçük" şeyler değil mi..Hem hiç küçük değiller aslında. Bence kocaman bir hediye paketinden çok daha büyükler :)
Uhuvvet ile, muhabbet ile birbirimize yaklaşmayı, yakınlaşmayı diliyorum..Kardeşlik diliyorum Rabbimden..Hepimiz için..

fotoğraf:Prof.Dr.ZihniSinir/flickr