31 Aralık 2008

Havai Fişeklerde Hüzün....

Saat 00.04, Tarih: 01.01.2009...
2009 yılının ilk dakikaları..Ve sayılamayacak kadar çok havai fişek patlatılıyor evimize yakın bir yerlerde..Binaların üstünden ışıkları görünüyor..Silah seslerine benzer sesler bunlar..
Bomba seslerine benzer sesler..
Ne acı..
Filistinde çocuklar, bu seslerle ürküp, bu seslerle eğer "ölmediyse" annesinin, babasının koynuna sokuluyor olmalı..
Çünkü Filistinde, gökyüzünde havai fişekler değil, silahlardan çıkan barutlar parlıyor..
Ve bir tarafta insanlar çılgınca eğlensinler, ve sabahında da öğlene kadar uyusunlar diye bir iş günü tatil ediliyor....
Ne anlamsız geliyor bana şimdi bu havai fişekler..
Ne anlamsız bir gürültü patırtı..
Ne anlamsız bir ışık bombardımanı..

Bombalar altındaki çocuklara yardım et Allah'ım..
Masumları koru Allah'ım...
Savaşta olmayan ülkesinde, rahatta olan kulları da gaflet denizinde yüzdürme Allah'ım..
Hepimizi, olduğumuz yerin hakkını verircesine
yaşayanlardan eyle..
Hepimizi, affet Allah'ım.....

30 Aralık 2008

İstanbul'u seyretmek ister misiniz??
Buyrun, tıklayın :

28 Aralık 2008

Bembeyaz oldu şehir, masal gibi..


Sleepy
Originally uploaded by Kaj Bjurman
Şimdi kar var Ankara'da...Şehrin yüzünü masum, temiz ve bembeyaz bir örtü kapladı..
İnsanlar evlerine sığındı..
Masalsı bir havaya büründü sokaklar..
Ağaçlar, beyaz ağırlıkların altında doydular suya..
Toprak soluklamaya başladı beklediği ferahlığı..
Çocuklar yumak yumak toplayıp fırlatırken kar toplarını,
Sokak lambalarında bembeyaz kelebekler ışıldıyordu..
Birden değişmişti şehir..
Güzelleşmişti..
Renklerden en aydınlık olanı seçmişti Yaratıcımız karı gönderirken bize..
Ve her tanesini ayrı ayrı nakışlarla süslemişti...
Tüm bu yerleri kaplayan bembeyaz örtüyü Rabbim
Nur olarak, bereket olarak ve ferahlık olarak göndermişti...

Şimdi...bembeyazken Ankara,
çocukların kanıyla kızıla bürünen topraklara dua edecek..
Onların barışa, huzura, özgürlüğe erişebilmesi için,
Çocukların kartopu yapıp oynayabilmesi için..

Mesajlar geliyor telefonlarımıza..
Bu gece saat üçte kalkıp hepberaber dua edelim diye..
Filistin için....

20 Aralık 2008

Ney'i özlemek


Aşk İmiş Derdi Ney'in...
Originally uploaded by ~Merve~

Bir kaç yıldır, ney'le olan yakınlığım öyle azaldı öyle azaldı ki..Şimdi, çok uzaklardan gelen taksim ve saz semaileri kulaklarıma, sanki ayrı bir dünyadan çalınıyor gibi..

Önce, onu herhangi bir müzik enstrumanı olarak görmüş, ve müziğe olan sevgimden dolayı hali hazırda ayarlanmış olan kursa başlamıştım, hatta 9 arkadaş başlamıştık da, sonrasında aylar geçtikçe Zeynebimle ben kalmıştık geriye. İki yıl aşk ile sabırla devam etmiştik.

Onunla tanıştıkça, üfledikçe, onun sıradan bir müzik enstrumanı olmadığını anlamıştım..
Bir başkaydı..Üfledikçe, ve notaların içinde gezinmeye başladıkça, dimağın solfejlerle dolmaya başladıkça, sen de usulca başka bir aleme akıyor, dinlenip huzur buluyorsun..öyle bir şey..

Ama emek istiyor, illa ki sabır istiyor..Tasavvuf sanatları içinde zaten emek istemeyen bir örnek yok ki..Meşakkatli ama çok değerli, çok özeller..
Diğer sanatlardan da çok başka..Örneğin fotoğraf çekmeyi çok seviyorum, fotoğrafçılık da başlı başına bir sanat. Ama başka hiçbir şey, saatlerce nefesimi verip, hatta karbondioksit fazlalığından başımın ağrıdığı saatlerdeki kadar güzellik yaşatmadı bana.

Şimdilerde, uzun zamandır yağlanamamaktan kurumuş halde, ve taşınırken başparesini kaybettiğim neyim ile, en kısa zamanda bir başpare bulup yeniden buluşmayı diliyorum..

Eskiyi yad etmek ve Ahmet Şahinden taksimler dinlemek bile huzur verdi bana,
Canancığımın sayfasından gördüğüm müzik paylaşma linki ile hemen bir tane taksim ekliyorum sayfama,

ve neye gönül vermişlere, hocam Sema Küçükceylan ve dostum Zeynep Altıparmak'a da selam ediyorum :)


19 Aralık 2008

Kurallara Uymakta Zorlanan Adam


golden days!!!
Originally uploaded by muha...
Beş Tavsiye

Bir gün bir adam, İbrahim İbn-i Ethem’e gelerek şöyle dedi:
-Ey İbrahim, ben Allahın kurallarına uymakta ve nefsimi kontrol etmekte çok güçlük çekiyorum. Ne olur, bana nefsimle mücadele edebilmek için bir şeyler söyle !”
İbrahim Ethem :
-Eğer sana söyleyeceğim beş durumda ve o durumlarda yapman gerekenleri kabul edersen, nefsin sana zorluk vermeyecektir
-Onlar nedir ya İbrahim,
-Birincisi; Allah’ın kurallarına uymak istemediğinde, Allahın yarattığı hiçbir şeyden yemeyeceksin.
-Ama peki ne yiyeceğim?..Yeryüzündeki tüm yiyecekleri Allah yarattı..
-Peki sürekli onun verdiklerinden yiyip, Onun kurallarına uymaman doğru mu?...
-Evet, doğru değil…Peki ikinci durum nedir?
-O’nun kurallarına uymak istemediğinde, O’nun diyarını terk et !..
-Mümkün mü?..O’nun diyarından başka bir diyar var mı ki orada yaşayayım, nereye gideyim?..
-Peki O’nun diyarında yaşayıp O’nun kurallarına uymaman doğru mu?..
-Hayır, değil….Peki, üçüncü durum nedir?..
-Eğer hem O’nun yarattıklarından yiyip, hem O’nun yarattığı dünyada yaşayıp yine de O’nun kurallarına uymak istemezsen, O’nun seni göremeyeceği bir yere git !...
-Ne demek istiyorsun İbrahim?..O, olan her şeyi bilir, en gizli saklı yerde yapılanı bile..
-Peki, O’nun yarattıklarından ve sana verdiklerinden yerken, O’nun yarattığı dünyada yaşarken, ve seni her an görebileceğini bilirken, O’nun kurallarına uymaman doğru olur mu ?..
-Kesinlikle olmaz !.......Hadi, dördüncüyü de anlat…
-Ölüm meleği sana geldiğinde, ona de ki “ Lütfen benim ölümümü biraz ertele ki, tövbe edip, Allahım için dosdoğru ibadet edeyim”…
-Ama beni dinlemez ki !..
-Peki, ölümü geçiştiremeyeceğine göre, ve ölüm geldiğinde onu erteleyemeyeceğini, ölüm geldiğinde yeniden tövbe ve ibadet şansın olmadığını bildiğin halde, nasıl kurtulmayı bekliyorsun?...
-….Ey İbrahim……peki, ya beşinci nedir?...
-Beşincisi ise şudur..Ateşe atmakla sorumlu melekler geldiğinde onlarla birlikte cehenneme gitme ..
-Ama ben istesem de istemesem de beni götüreceklerdir…..

-Peki, nasıl kurtulacağını umut ediyorsun?..
-Yeter, Yeter İbrahim!...Allah’tan bağışlanmayı diliyor, ve O’na dönüyorum…


Ve, o kişi, o günden sonra ettiği tevbeyi bozmadı..
Ölene kadar Allah’ın kurallarına uymaya çalıştı ve öylece öldü..

İngilizceden çeviren: Rabia Nazik Kaya
Kaynak: http://www.islamcan.com

15 Aralık 2008

Saklı Yüzler...

Yüzünü saklayarak yürüyen birini gördüm bugün..
Yanından geçtiğimde yüzünü hiç kaldırmayan..
Hiç bakmayan cesurca karşıya, hiç kendisi gibi olamayan..
İçinde bir şeyler aradığı çöpleri karıştırırken, mahcupluğundan, utandığından..
Yokluk, utanç olmuştu dillerde,
Yoksul, hep mahcup olmuştu bir yerlerde..Hiç dimdik yürümemiş, hiç cesurca karşıya bakmamış, bakamamıştı..
Ay ise, bugün hiç saklanmaksızın gökteydi..Bir remiz gibi, apaydınlık bir yüz gibi, nurlar içinden bir nur olarak parlıyordu..
Gönlü mahcup, ama alnı ak, haram yememiş, az ile kanaat etmiş saklı yüzlere ap ak parlıyordu bu kış gününde, bu karanlık gecede..

Yokluk utanç, varlık gurur kaynağı olmuştu bugünlerde..,
Aslında başı dik, kendinden emin kimseler değil de,
Mütevazi, yeri incitmemek istercesine yürüyen, göğün haşmetine gözlerini kısarak ve hayranlıkla bakan saklı yüzler daha aydınlıktı belki kim bilir..

Kim bilir, bugün kim aya bakarak sakladı yüzünü,
ve yüzünü saklamayan kaç kişi görmedi bile onun aydınlığını...

Bugün, yüzümü hiç saklamadığımı fark ettim..
Bugün, birilerinin yanından geçerken saklanmak zorunda hissetmediğimi..
Bugün, ne çok nimete sahip olduğumu bildim bir defa daha..
Ve bunca lutfa rağmen ne kadar rahat bastığını ayaklarımın yere...Ne kadar fütursuz baktığını gözlerimin şu göklere...
Hepsi benimmişcesine rahat olduğumu,
Hiç gitmeyeceklermiş gibi kanıksadığımı,
Tüm bunların Sahibi'ne ait, bizlerin ise misafir olduğunu..
Bir defa daha bildim..
Keşke saklasaydım yüzümü..
Keşke saklasam yüzümü..

Saklı yüzlerin gözlerindeki nem gibi bir nem
Hatırlatsa misafirliğimi yeryüzünde..
Keşke dünyaya kurmaya çalıştığımız kaç yıllık saltanatlara uğraştığımız gibi,
Esas dünyamıza hazırlanabilmiş olsak..

Hiçbir şeyi olmayan o garipler gibi mahcup olsak biraz..
Biz de biraz yapmadıklarımız, etmediklerimiz adına,
Unuttuğumuz şükürler, unuttuğumuz besmeleler,
Es geçtiğimiz güzellikler adına...
Mahcup olsak biraz..
Yoksulluğumuzu hissetsek de,
Görünmeyen yüzümüz adına,
Saklı yüzler olsak....



Aşk-ı Beka

05 Aralık 2008

Horsehead Nebula


Horsehead Nebula
Originally uploaded by dgoodin
Göklerine, senin yarattıklarına ve yerli yerine koyduğun ay ve yıldızlara bakarken şöyle sesleniyorum:
"Yüce Rabbim ! İnsan nedir ki? Kainatta bir nokta..
Fakat SEN ona ne kadar da önem veriyorsun.."

Apollo 11'in astronotlarından Edwin Aldrin

03 Aralık 2008

bekaya...


bekaya...
Originally uploaded by aşk-ı beka
Sonbaharla, ve kışla uçuştu uçuştu çiçekler, yapraklar...Bir devri daha kapatıp, yerlerini yeni mevsimlerde yeniden gelecek olanlara bıraktılar..
Küçücük bir çocuk üfleyiverdi çiçekleri,
uçurdu rüzgarlar gibi,
sevindi :)
ve yerlere düşerken,
güzel gözlere düştüğünü bilen çiçekler
pek neşeliydi..:)
çünkü kısa da yaşasalar,
güzel yaşamış
güzel gülümsemiş
gülümsetmiş..
ve öylece gitmişlerdi..
gitmişlerdi aslında "beka"ya..
aşıkı olduğumuz "beka"ya....



fotoğraf:aşk-ı beka, bursa