31 Aralık 2007

Bir yıl daha kaldı gerilerde....

Bir Yıl daha kaldı gerilerde, ömür sayacı işliyor. Zaman geçiyor. Hayırlı bereketli huzurlu sağlıklı bir yıl olması temennisi ile, dua ile...

fotoğraf/çalışma için B.Deniz'e teşekkürler.

19 Aralık 2007

Bilinmeyen Ordular- Alaaddin Başar


dandy drop
Originally uploaded by Steve took it
...
Güller açar bülbüllerden habersiz..
Sinek uçar kartallardan habersiz.
Deniz gölden, nehir çaydan habersiz.
İkisi de bir şey örerler ama, ipek böceği örümcekten habersiz.
Gece bilmez kimleri örttüğünü, insan uyur kendisinden habersiz.
Dalga çarpar kıyılardan habersiz.
Güneş sistemimiz bir manga asker; dünya aydan, merkür marstan habersiz.
Melekler alemi uçsuz bucaksız. Dünyadaki arştakinden habersiz.
Her insanda yüz trilyon hücre var. Bu kışlalar odalardan habersiz.
Kim bilir daha nice ordular var. Belki bundan Cebrail de habersiz.
İşte sonsuz sayıdaki bu habersizler ordusu, herbirinin her şeyini bilen ve her ihtiyacını gören Rablerini durmadan tesbih ederler ve hep beraber
"Rabbinin ordularını ancak kendisi bilir" derler..(Müddesir Suresi 31. ayet"....

Yollar ve Yolcular-Alaaddin Başar

Öyle etkilendim ki bu bölümden.. Biz bilmezken habersiz dahi olduğumuzu, Rabbimiz biliyor bizi, Rabbimiz seviyor bizi..
Her şey bir şeylerden habersiz O'nun takdirinde etrafımızda dönüp duruyor, başımızda pervane oluyorlar, bize hizmetkar oluyorlar...
Müddesir Suresinin bu ayetini hiç bu açıdan düşünemezdim.
Allah yazardan razı olsun..


sevdiklerinizle, bilinmeyen ordulardan belki bir kaç orduyla :)
Rabb ile irtibatlı, bereketli güzel bir bayram diliyorum...
Hayırlı Bayramlar olsun efendim...

11 Aralık 2007

AŞk...


For my mother
Originally uploaded by SezzRS
yürek de damla damla akar mı böyle..

gül kokusu, gül muhabbeti, yürekten damla damla süzülür mü böylesi..

aşk, taneyi mücevher yapan,
faniyi baki yapan..
bir kainatı aşk ile dolduran Rabb'e aşk...
olmazları olduran,
kabımızı güllerle dolduran Rabb'e aşk...
bir zerreye bile akla sığmaz kanunları sığdıran,
nice fabrikalar işletip en güzel suretiyle bize sunan
Suyu Rahmet, Gülü Muhabbet eyleyen Rabb'e aşk...

Ancak aşk ile dönebilir bu dünya,
Aşk olmazsa bir elektron dahi yörüngesinde duramaz..
Su molekülleri biraraya gelemez..
Yağmur yağamaz,
Güneş doğamaz o ilahi Aşk olmasa..

Halık-ı Kerim'in "ol" emri olmasa..
Ne alem olur, ne zerre, ne katre, ne güller, ne gülistanlar
ve ne biz insanlar..

Ama "Ol" dedi Rabbim..
"Gel" dedi dünyaya..Ve bizleri bu fani misafirhaneye misafir eyledi,
Tüm cihazatları verdi Rabbim..
Görmeye, Bilmeye, İnanmaya, İtaate, Sevgiye, Aşka ve Teslimiyete dair,
Tüm cihazlarla donattı bizi...
Halk eyledi, Rahmeyledi, nur eyledi..

Alemi melekleriyle donattı, herbirini emrimize memurlar eyledi..
Hizmetkarlarıyla doldurdu dörtbir yanımızı,
ve "en sevdiğini" gönderdi bizlere...
Nelerden nelerden nasipdar eyledi...

Mahbub-u Hakiki olan Rabbimiz, O aşk'a teveccüh ettirsin bizi
O'na sevk etsin bizi,
O'nunla eylesin bizi..

Amin....



Fotoğraf için R.Sezin'e en içten muhabbet ve teşekkürlerimle, Rabbim seni aşık eylesin ! :)

08 Aralık 2007

Şükür


perfect match
Originally uploaded by -UnSeEn
"Rahmeti bol olan yaratıcının, kullarından istediği en mühim iş şükürdür. Kur'anda gayet ehemmiyetle şükre da'vet eder.
...
Hem şükrün çeşitleri var. O çeşitlerin en genişi ve umumi fihristesi namazdır. Hem şükür içinde safi bir iman var, halis bir tevhid bulunur.
Çünkü bir elmayı yiyen ve "Elhamdulillah" diyen adam, o şükür ile ilan eder ki: "O elma, doğrudan doğruya kudret elinin yadigarı ve doğrudan doğruya rahmet hazinesinin hediyesidir" demesiyle ve inanmasıyla, küçük-büyük her şeyi Allah'ın kudret eline teslim ediyor ve her şeyde rahmetin cilvesini, bir parıltısını bilir.
Hakiki bir imanı ve halis bir tevhidi şükür ile beyan ediyor. "

Asa-yı Musa
Şükür Risalesi (s237-239)

07 Aralık 2007

En güzel Ayakkabı- Metin Karabaşoğlu


Old Boots B&W
Originally uploaded by Charlie 2.0
....
....
Bir fakir mü’minin ayakkabısı idi bu. Onu, belki üç, belki beş, belki on senedir giyen bir fakir mü’minin.

Ayakkabıda son modayı takipten de, marka peşine düşmekten de çok uzaklarda bir fakir mü’minin.

Ayağına giyecek bir ayakkabı, boğazına girecek bir lokma, sırtına giyecek bir hırka, başını sokacak bir ev bulduğu için Rabbine şükredebilen; ötesini pek de kurcalamadığı ayakkabısının halinden anlaşılan bir fakir mü’minin.

Bu ayakkabıyı çok sevdim. Arkadaşıma, “Bu ayakkabı, benim için, dünyanın en güzel ayakkabısı” dedim. “Çünkü sahibini namaza götürüyor.”

Ben böyle ayakkabıları seviyorum. Yatay düzlemde tevazu, dikey düzlemde teslim ve inkıyad imzası taşıyan ayakkabıları...

Yazının tamamı için>>

Bihaber kalpler..


Heart Cross Balance
Originally uploaded by Adriana Dascal
Okuduğum bir haberde, 3 yaşında küçücük bir kızın yaşadığı dram anlatılıyordu..
O minicik kızın korkuyla titreyen yüreğini tahayyül bile edemiyorum..Onun o gözyaşlarını..
Yavrucuk...
Babaannesiyle yaşıyormuş ve babaannesi vefat etmiş. Tam 3 gün boyunca onu ve babaannesinin cesedini bulan olmamış..
3 gün sonunda bulunduğunda babaannesinin cesedi başında ağlıyorken bulunmuş...
Boşanan ebeveynler, arada kalan yavrucaklar..
Annesi babası hayatta olan bu çocuğun 3 gün boyunca bir cesedin, hem de annesi bildiği babaannesinin cesedi başında ağlayışını tahayyül edebiliyor musunuz?..
Tüylerim diken diken oluyor..


Haberin tamamı için:

04 Aralık 2007

Bir tefe'ül..

Bir tefe'ül çektim bugün..
Bugünüme ışık tutsun diye..
İşte şunlardı nasibime düşenler:


"Kök gizliydi, meydana çıktı. Sen de darlığını, ferahlığını bir kök bil. Kötü kökse hemencecik, çabucak onu sök ki çimenlikte çirkin bir diken çıkmasın.
İç sıkıntısı görünce ona bir çare bul.
Çünkü dallar hep kökten meydana gelir..
Genişlik gördün mü de onu sula.
Yetişip meyve verince dostlara dağıt"...
Mevlana Celaleddin Rumi
Mesnevi 3/360-363

28 Kasım 2007

Acıda Buluşmak........Metin Karabaşoğlu

....
Cenaze ortamlarını sevmem; çünkü hayatta iken kadir kıymet bilmeyenlerin; hayatta iken bir sevgi, iki saygı, üç takdir kelimesini mevtaya çok görenlerin; içten içe onu kendi hayatları ve kendi konumlari için bir rakip olarak görenlerin haline haset ettikleri bu rakibin yitip gidişinin gizli hazzını duya duya sevgi, saygı, takdir kelimelerini birbiri ardınca sıralayışları midemi bulandırır. Doğru söz, doğru kişiye, doğru zamanda. Mevtâ ölüp gittikten sonra, mevtânın geride bıraktıklarına aktarılmış sözlerin ne anlamı olabilir ki? Bu sözler, mevtâ ile hayatta kalan arasında bir kırıklık varsa ortada, onarabilmiş midir bu kırıklığı? Yoksa, bu dünyadan yitip giderken hayat sahnelerinin hızla önünden geçip gittiği hengâmda bile, mevtâ kalbinde kırıklığa yol açan olayların izini bir kez daha, son bir kez daha seyretmenin acısıyla mı terk-i diyar eylemiştir? Ona değil başkalarına söylenen, onun duyması gerekirken duyamadığı, onun duyması gerekirken başkalarının duyduğu sözler, sesler ne anlam taşır?
...
Metnin tamamı için>>

26 Kasım 2007


Alemde aşıklar var efendim..
Bize de aşıkların aşkını idrak etmek düşüyor..
Gül aşkı ile yanan aşıkları pek güzel pek latif ifade eden "Aşkın ile Aşıklar" parçası bir sayfada farklı temaşalarıya Ümit Akdemir tarafından biraraya getirilerek sunulmuş..
Zevk-i musikiye davetlisiniz efendim ....

http://www.askinileasiklar.com/

14 Kasım 2007

S w i n g


S w i n g
Originally uploaded by imapix

05 Kasım 2007

Hayal Meyal


Enlightenment
Originally uploaded by marirs

Akıl hastanesinde kalan o sarışın, zayıf kız akardeonunu çalarken hep aşkını düşünüyormuş meğer.
Çaldığı bütün parçaları onun hayaline adıyormuş.
Gözlerinden anlamıştım zaten. Başka türlüsü mümkün değil.
İnsanın ancak aşkı için şarkı söylerken gözleri bu kadar parlar.
Hele bu kadar solgun bir yüzle şarkı söylerken birden değişiveriyorsa..
Bir enstrüman çalmayı sırf bunun için isterdim.
Biliyor musun sonbahar gelince İstanbul susuyor birden.
Bu şehir sustuğunda en çok martılar hüzünlenir.
Ben bir şarkıyı arıyorum.
Ben bir şarkıyı arıyorum.
Ben bir şarkıyı arıyorum.
Ben seni arıyorum.
Tarık TUFAN

27 Ekim 2007

Son yeşil yaprak



Originally uploaded by ~GüLümSe~
Vakit darsa,
Daldaki tek yeşil yapraksan,
Tüm yapraklar düşüyorsa tek tek,
Her gidişin adı sonbahar oluyorsa,
Ve sen ilkbaharı temsil ediyorsan,
Sımsıkı tutun, tutunduğun dala..
İlkbaharı son kez görmek istiyen gözler için
Yemyeşil bir tebessüm yolla..

Vakit darsa
Daldaki tek çarpan yürek seninse,
Yürekler sararmış solmuşsa başka dallarda..
Tutunmak zorsa da,
Tutun sımsıkı, sımsıkı tutun tutunduğun dala..

Vakit dar
Zaman hızla sarartıyor yaprakları
Hızla soluyor yürekler, hızla düşüyor bir bir
Bu dar vakitte, geniş duruşlara ihtiyacı var dünyanın..
Bu dar vakitte, daralmasın ruhun, sıkılmasın
Sen sımsıkı tutun da,
Kadir olan Rabbim geniş mi geniş eylesin yüreğini..
O tutsun seni,
Hiç bırakmasın...

fotoğraf:Talha Er

21 Ekim 2007

Full Moon


Full Moon
Originally uploaded by MJW's
Kentin yüksekçe bir yerinde, iki yürek, dört gözle dolunayı bekliyordu.. Kent ışıl ışıldı, her yanı ufak ufak bir sürü ışıkla aydınlanmıştı..Ama hiçbiri göğün halini bambaşka eyleyen dolunay gibi değildi..Beklediler..Ay, beklenilenden biraz daha geç bir vakitte, karşıdaki tepenin arkasından göründü..Bir heyecan sardı yürekleri, “geldi” dedi biri..
Gelmeyebilirdi, gönderilmeyebilirdi..
Gönderildi ve kent ışıklarından bir örtünün üzerine yerleşti..Muazzamdı ışığı..Suni ışıklardan çok farklıydı..Rahmani bir iz vardı çünkü üzerinde..
Yeryüzündeki o sayılamayacak kadar çok ışık, sayılamayacak kadar insan demekti.. İnsanlar farklı çatılar altında, ama aynı göğün gölgesinde yaşayıp gidiyorlardı..Şöyle yüksekçe bir yerden kente bakmak bunca insanın aslında yeryüzünde ne kadar da az yer kapladığını, ne kadar aciz olduğunu daha iyi gösteriyordu..
Ay yükseldi, yükseldi..Bir kavisle dünyanın bir kenarından bir kenarına geçti.
Yürekler de birer med-cezir yaşadı.. İki yürek, hızlı hızlı çarptı..
Rahman’a yöneldi, Rahmeti istedi

16 Ekim 2007

Bir şefkat numunesi


Bir şefkat numunesi
Originally uploaded by aşk-ı beka
Bayramlaştığımız pancar işçilerinin çadırlarının önünde bir şefkat numunesi izliyoruz..
2 yaşındaki Berfin'in bir tanecik şekeri ve bir elmayı ne kadar sahiplendiğine dikkat çekmek gerek.. Şehir çocuklarını bir elma ile mutlu edebilir miyiz?..Ama bu çocuklar işte küçük bir şekerin, bir elmanın kıymetini çok iyi biliyorlar..
Rabbim bahtlarını açık eylesin

12 Ekim 2007

Pink For the Cure


Pink For the Cure
Originally uploaded by Imagemakercan
Seviyorum..
Gün doğarken güneşin o tombul kırmızı halinin nasıl da ihtişamlı bir şekilde yükseldiğini görmeyi..
Seviyorum..
Daralıp bunaldığımda bir ağacın dibinde, yaprakların gölgesinde, toprağın üzerinde sızılarımı dindirmeyi..
Seviyorum..
En çaresiz olduğumu sandığım anda, ne büyük çarelerle donatılmış olduğumu fark etmeyi..
Seviyorum..
Su gibi dingin olup sabrı ve şükrü hissetmeyi..
Seviyorum..
İnce ince işlenmiş desenleri, nakışları, dünyanın inceliklerini..
Seviyorum..
Çiçekleri, pembeyi, kelebekleri, bulutları..
Rabbimin yarattığı, "OL" deyip oldurduğu şeyleri..
Çok şükür ki Rabbim, sevmeyi sevdirdin bizlere..
Sevmeyi seviyorum..

Toprağın kokusu


Actinomycetes soil bacteria
Originally uploaded by Elif Turkey
Sevgili Elif'in yayınladığı bu resimde, "goesmin" maddesi üreterek toprağın kokusunu veren bakterilerin kolonilerini görüyoruz..
Rabbimiz her yere öyle özel fabrikalar ve memurlar yerleştirmiş ki,
ne büyük incelikler olduğunu aslında hayal bile edemiyoruz..
Şimdilerde toprak özlemindeyken çok iyi geldi bu haber bana..
Elif'e teşekkür ediyorum.
Hayalen mis gibi bir toprak kokusu çekiyorum içime :)

11 Ekim 2007

Bayram sabahı


IDD UZ Zuha Namaz in Hyderabad
Originally uploaded by crazymaq
Ramazandan ayrılmanın verdiği burukluk ve bir bayrama daha erişmiş olmanın verdiği sevinç ile, bayramınızı tebrik ediyor, hayır huzur ve neşeyle dolu olmasını diliyorum. İyi Bayramlar !....

Biz bayramın bu ilk günü küçük meleklerle birlikte hastanedeyiz, Rabbimden hastalara şifa, dertlilere deva diliyorum.

Nice bayramlara efendim!..

04 Ekim 2007

Dünyaya uzanan el !


her hand
Originally uploaded by Jbonjour
Oakland, California'dan dünyaya uzanan bir el.
Dünyaya dokunmaya çalışıyor. Tüm yenidoğanlar gibi dünyaya yabancı.
Şimdilerde ben de yenidoğan meleklerle birlikteyim. Saf, dünyadan bihaber, masumiyet resmi..
Öyle çok anlatacak şeyim var ki onlara dair, neresinden başlasam bilemiyorum..
Öyle küçükler ki, artık normal bebekler bana çok tombiş geliyor :) Parmağım kadar kolları, elim kadar gövdeleri var..Kimisi makinelere bağlı, kimisi gözünde gözlüğüyle ışık tedavisi altında yatıyor.
Öylesi şefkate ve ilgiye muhtaçlar ki..Annelerine muhtaçlar.
Anneleri daha bir kaç gün önce tanımıyordu onları ama artık anneleri da onlara muhtaç..
Şimdi bebişlerimizle birlikte el sallıyoruz size, meleklerin bulunduğu bir servisten..
Bir de dua dilekleri gönderiyoruz.
Nil ve Mert Can kardeşlere, şu an komadaki bebeğimiz Çakmak Bebeğe, Yarın ameliyata gidecek prematür bebeğimiz Demirci Bebeğe, Karaciğer yetmezliği olan ve karnından her gün sıvı çektiğimiz Karagöktaş bebeğe, 24 haftalık dünyaya gelmiş olan nice badireler atlatmış olup halen yaşama tutmaya çalışan Gökalp bebeğe, Onların ümitli, umutlu anne babalarına bu güzel günlerde gecelerde dua eder misiniz?..
Buralarda dünyaya uzanan eller var..
Buralarda duaya açılan anne baba elleri var..
Siz de ortak olmak ister misiniz?...

Selam dua ve muhabbetle, Ramazanınız hayrolsun efendim...

17 Eylül 2007

Tüm Hazinelerimizle Oruç Tutmak


Medine - Hurma Pazarı
Originally uploaded by karanlikay



KAİNATA AÇILAN pencerelerimiz, gözlerimiz..
Bin bir sesin içinden, en güzel seslerle mesrur olan, ve gürültülerden rahatsız olan kulaklarımız..
Bizi bir yerden bir yere taşıyan, bir şeye uzandıran, bir şeyi tutmamıza yarayan uzuvlarımız..
Türlü türlü hissiyat ile dolan-boşalan kalbimiz..
Bilgileri, algıları depolayan, bizi biz yapan, düşünmemizi sağlayan aklımız..

Çeşit çeşit lezzetlerden tadan dilimiz…

Aç kaldığında hemen doyurmak istediğimiz midemiz..

Hepsiyle, var olan, tüm hazinelerimizle, tüm hasselerimizle, inşa etmeye çalıştığımız kulluk binasıyla, “rıza”ya ulaşmak, “doğru yol” üzere bulunmak, “Salih”lerden olup, Salih ameller işlemek diliyoruz.


Göz, neyi görürse, akıl onun derdine düşüp onunla meşgul oluyor..
Öyleyse, ey göz, güzel bak !..
Sen güzel baktıkça, güzeli gördükçe, kainatın sayfaları açılacak bir bir önüne..
Sen bakmaman gerekenlere baktığında, yorulacak akıl ve kalp. Gayenin önünü toz kaplayacak..

devamı>>

fotoğraf:karanlıkay

13 Eylül 2007

Allah var, ne gam !


Ramazan-ı Şerifleriniz hayrolsun efendim.
Şükür bizi bugünlere ulaştıran Rabbimize..
......Muhabbet ve dua ile......
çalışma:ümit akdemir

29 Ağustos 2007

One way


One way
Originally uploaded by zyber
Uykun varsa yol üstünde uyu!
Hak yolundan uzak durma, orada yat.
Belki bir yolcu orada uyandırır,
uykunu giderir, açılırsın!

Mevlana

26 Ağustos 2007

Seversen,uzak yakındır!


Light Echo
Originally uploaded by NicholasUrfe
“Eğer insan
bir çiçeği seviyorsa ve milyonlarca yıldızın üzerinde bu çiçekten yalnızca bir tanecik varsa, yıldızlara
uzaktan bakmak bile
bu insanı mutlu etmeye yeter. Çünkü insan kendi kendine
‘işte benim çiçeğim
oralarda bir yerde’
diyebilir.”

—Saint Expery

kaynak: www.zafer.com

23 Ağustos 2007

Neredesin?



Originally uploaded by Sonia Carolina
Dünyada etrafımız kalabalık..Kalabalık şehirlerde yaşıyoruz..Her yerde insanlar var..Birileri gitse, yerine birileri geliyor..
Devran devredip duruyor..
Kalabalıklar, gelip geçici...Işıklar bir yanıp bir sönüyor.
Bazen tek başımıza oturup hayatın kayışını izliyoruz..
Bazen tek başımıza hissediyoruz kendimizi.
Neredeyiz sahi?...
Nedir dünya üzerindeki konumumuz?..
Biz kimiz?...
Sorgudan uzaklaşıyoruz.
Dünyanın "düzen"ine ayak uydurup öylece gidiyoruz..
Kalabalık mı sahiden etrafımız?..

Neredeyiz?.....

19 Ağustos 2007


love to toss
Originally uploaded by marce_garal
Zaman bir yuvarlak çember.
İlk nokta nerde
Son nokta nerde.

N.F.K

08 Ağustos 2007

Mezarlıklar


Mezarlıklar
Originally uploaded by ®uMêYsA
MEZAR


Kapıya ne icra memuru gelir,

Ne Birinci Şube sivil polisi...

İçerde kimine kuş tüyü sedir;

Yüz üstü toprağa düşer kimisi...


Bir musikî orda zaman ve mekân...

Yıldız dolu feza küçük camekân...

İmkân atomunu çatlatan imkân...

Bir hiç ki, içinde heplerin hepsi...

N.F.K.

Fotoğraf ve şiir için Rumeysa'ya teşekkürler

29 Temmuz 2007

Zaman tünelinin içinden merhaba


Z e n i t u d e
Originally uploaded by imapix
Gerçekten bir zaman tünelinde gibi hissediyorum kendimi, bir bakıyorum yerdeyim bir bakıyorum gökte..Bir bakıyorum bu servisteyim, bir bakıyorum başkasında.. Kalbim yetişebilir dilerim bu hıza..
Aşk-ı Beka blogu, bir kelebekle, bir yaprakla, bir günbatımıyla, yaşanan bir acıyla, bir kayıpla, her hangi bir şeyle
kalbimizde uyananları, sevgiyi, paylaşımı paylaşmak için açıldı. Dilerim açılış amacına uygun satırlar karalanabilmiştir.
Bu yoğun senede, öğle aralarında da olsa girebildiğim internette paylaşımları devam ettirmeye çalışacağım.
Çok zaman bir şeyler ekleyemesem de, ziyaret ettiğiniz yorumlarınızı paylaştığınız için teşekkür ederim.
Hızla giden hayata sizin kattıklarınızı okuyabilmek de beni çok mutlu edecektir. Bazen bir cümle insanın bir gününü değiştirebiliyor :)

Zaman tüneli hayra akar inşallah,
Zübde-i alem olan zatınıza hoşça bakın efendim..

Muhabbet ve dua ile...

21 Temmuz 2007

Cool*


Cool*
Originally uploaded by imapix
ihtiyacımız olan serinliğin birazı :)

13 Temmuz 2007

Uyan ey gözlerim


ney-i bezm-i gam!
Originally uploaded by aşk-ı beka
http://www.uyaneygozlerim.com/

bu adres sadece "uyan ey gözlerim" parçası üzerine
Ümit AKDEMİR tarafından hazırlanmış. Mükemmel bir sayfa..
İnsanın kapatası gelmiyor efendim..
Paylaşmak benim için bir zevk..

12 Temmuz 2007


Ordinary Miracle....
Originally uploaded by j_jyarbrough
Şimdi...
Toplayıp gitmek gerek şuraya buraya saçılan anıların her birini..Zihnin her kıvrımında, kıvrıldıkça büyüyen düşünceleri, sözcükleri..
Şimdi...Tazelenmek vakti..Silkinip mazinin ağırlığından ve gelecek korkularından..
Şimdi...Sabırla yaslanmak vakti dağ gibi umutlara..
Yel gibi esmek vakti, sel gibi akmak..
Yağmur gibi yağmak..Şimşek gibi gürlemek...
Şimdi haykırmak vakti içimizde biriktirdiklerimizi..
Biriktirip biriktirip kimselere demediklerimizi..
Şimdi yüzleşmek vakti gerçek "kendimiz"le...
Şimdi adanmak vakti "gerçekliğe"..

Yalan sevdaları bırakma vakti artık..
Artık bir şekerle susmuyor dünki ağlayan çocuk..
Bu kadar oyalanma yetti artık..
Açılmak gerek artık uçsuz ummanlara...
Açmak gerek ruhu özlenen fasıllara...

Artık üzerini örttüğümüz gerçekleri görmek gerek..
Artık, kulaklarımızı açmak duymak istemediğimiz hakikatlere...
Ertelemeye bir son vermek gerek artık..

Yaşayacak kaç saniye daha kaldı ki
Kaç asır daha verilseydi bize, biterdi emellerimiz?..
Kaç bin yılda bitirebilirdik işlerimizi?..
Kaç zaman daha ertelerdik?..
Kaç zaman sonra ölüme gerçekten inanırdık?..

Şimdi silkelenmek vakti..
Şimdi, gerçeğe bir adım daha yaklaşmak için..
Şimdi, kaçırmamak için ebediyeti...

Şimdi, var olmak için..

07 Temmuz 2007

Tenkitler ülkesi..


Surreal shadows
Originally uploaded by Daniel Schwabe
"Tenkitçilerin yanında dura dura korkarım ki siz de münekkid olursunuz"
Zübeyir Gündüzalp

Tenkitler, şikayetler günlük hayatın ne kadar büyük bir yerini kaplıyor..Zübeyir Gündüzalp'in bu manidar sözü tenkitin fark edilmeden bulaşıcı bir hastalık gibi yayıldığını hatırlattı. . .
Tenkite çok rastlıyoruz, ancak tenkit etmeyenle nadiren karşılaşıyoruz.
Hayatı dolu dolu geçirme sevdasında olup, yaptığı işlerin söylediği sözlerden çok daha fazla olduğunu bildiğim insanlarda bu tenkitlere rastladığımı çok hatırlamıyorum.
Hayatlarının merkezinde öyle farklı şeyler var olmalı ki, bir şeyleri tenkit etmekten çok yapıcı olarak, elinin yettiğince bir şeylere sarılıyorlar..
Çünkü hayat kısa, çünkü yapılacak-yapılması gereken çok şey var.
Durduğu yerde durup, önüne gelen yemeği, yoluna dökülen çakılı, havanın kirliliğini, insanların anlayışsızlığını, kaynakların yetersizliğini, yapılan işlerin kalitesizliğini, insanların bilgisizliğini vs. vs.yi eleştirip duran bir insan olmaktansa,
Vakit varken, hayat güneşimiz henüz batmamışken, durup önce kendimize bakmalı, sonra varsa bir yolumuz, hayalimiz, onun izinden gitmek için bir şeyler yapmalı.

Ben de bu yazı vesilesiyle tenkitçiliği tenkit ediyorum belki. Ama bu ihtar önce kendime..
Yolda ayaklarıma batan taşlardan hayıflanacağıma,
bir kaç taş kaldırmak gibi kolay ve güzel bir işle meşgul olsam ne kadar güzel olacak..

Çokça tenkit eden insanlardan da, Hz. Zekeriya'nın susma orucu tutarak insanlardan uzaklaşması gibi kaçınmalı ki, bu hastalık bulaşmasın..

Tenkitler ülkesinde, az tenkitli, bol gayretli günler dilerim efendim..

04 Temmuz 2007

Dünyanın mutlu çocuklarına..



Originally uploaded by -gadgetgirl-
Yani sizlere, yani bizlere..
Mutsuz bir çocuk geliyor bazen,
Sıkıntılarını anlatıyor..Yüzü gülmüyor..
Mutsuz bir anne geliyor bazen,
Endişeleri var, korkuları var..
Hakikaten büyük, çok büyük sorunları var.

Bir de küçük küçük sorunların dağ gibi büyütüldüğü
Rahat yaşamlar var..
Bu rahat yaşam içinde, mutluluğu yanlarından kovanlar var..

Şimdilerde psikiyatri polikliniğinde,
Dinledikçe insanların dertlerini,
Dünyanın en mutlu çocukları olduğumuzu düşündüm.
Mutlu çoğunluk,
Mutsuz, kimsesiz, yalnız azınlığın farkında değil..

Yüzünde kara bir lekeyle boynu bükük yürüyenler gördüm..
Yüzü açık, alnı ak olanlar, neye sahip olduklarının farkında değil..
Bizler mutlu çocuklarıyız dünyanın..
Mutsuzlara uzatacak bir elimiz yok mu?..
Ya kendi tasalarımızı neşeyle değiştirecek bir kalbimiz yok mu?..

Ey dünyanın mutlu çocukları,
Gülün bugün ne olur,
Bugün içten bir "elhamdulillah" deyin..Boynu bükük bir şükür değil..
Boynu bükülmesin şükürlerimizin..
"Şu da olsaydı"lar eklenmesin..

Mutsuzlar için,
lütfen, bir tebessüm eder misiniz?...

29 Haziran 2007

Avucumda kalan


Avucumda kalan
Originally uploaded by aşk-ı beka
İki çiçek, biri İstanbul'dan, biri Bolu'dan..15 günlük bir tatilden geriye kalan iki çiçek, çabuk geçen zamanlar..
15 gün tatilin ardından 1 Temmuz'da intörnlüğe ilk adım, diğer yılın 1 Temmuz'una kadar sürecek olan bir serüven..Tatilsiz, aralıksız bir yıl bekliyor bizi. Ardından TUS telaşesi..
Artık tatiller sadece resimlerde kalmış gibi görünüyor :)
Minicik iki çiçek avuçlarımın arasından akan zamandan daha uzun ömürlü..
Ömür pek kıymetli, pek kısa..
Hayra işlettirebilirsek baki olacak inşallah..

Bu kardeşiniz her dem duanızı bekler..
Sevgilerimle...

12 Haziran 2007

Gitmek..


Dear Fairy Tale
Originally uploaded by HaMeD!caL
Fonda dinlediğimiz, Kazım Koyuncu'nun kanser hastası olduğunu öğrendiktin sonra yazdığı şarkı.
Allah rahmet eylesin. Ruhuna fatihalar okuyalım..

Bir haber, bir hastalık gelmese kapımıza kadar, ölümden öylesi bihaberiz ki..
Gideceğiz biz de, İnşallah şu dünya üzerinde bir yad-ı cemil bırakarak gitmek nasip olur.
İnşallah hiç yaşamamış gibi ölenlerden olmayız hiçbirimiz.
Rabbimizin rızası dahilinde yaşanmış bir ömür sunabilmek dileğiyle...
Sevgiler..

11 Haziran 2007

ÖSS Öncesi


öss stresi
Originally uploaded by Fotolarım
Kuzenim ÖSS'ye ben de sınavıma hazırlanırken birlikte eski defterleri karıştırdık ve 2002 yılında tam ÖSS'ye girmeden önceki gün yazdığım yazıyı bulduk..Sınav öncesi iyi şeyleri düşünmek inşallah iyi neticelere götürecektir..Bir süreç ve hayırlısıyla bitecek inşallah..Rabbimizden "en hayırlısını" istemeyi unutmayalım..ÖSS'ye girecek tüm kardeşlerimize zihin açıklığı ve başarılar diliyorum!..
işte bahsettiğim yazı:

Hediye..
Vesile kılınıyor evren, bir vesile, ev bark, dost, yaren..Kara bir taş, ince bir desen, mavi bir gök, herbiri bir el tarafından boyanmışken, hepsi ve fazlası birer vesile güzelliklere..Güzel olandan hediye güzel kalplere..
Kalpleri vardır bilir, gözleri vardır görür, gördüğü her şey O'ndan bir işarettir, bilir..Şer sandığında bile bir hayır vardır, bilir..Vesile kılınan evreni bir hediye olarak kabul eder ve sevinir her sese, her desene..Açar kalbini açabildiğince, Mevlana dilince, ummanlarca..
Yumruk kadar bir kalbe koskocaman evrenin sevgisini sığdırabilir..Öyle ki tohum, özünde ağaçları, ağaçlar ormanları barındırır. Bir neşe saçar etrafa gönlünden ve tıpkı büyük yıldızların veda ederken bölündüğü parçaların her birinden bir yıldızcık doğması gibi savurduğu neşe düştüğü yüreklerde dağlara bedel sevgilere dönüşür, ışıltılar saçar..Bereketli tebessümler sunar..Ne hoş !...Sen seversin, karşındaki sever..Sen gülersin, o güler..Sen gidersin, o da seninle gelir..Sevdiren de güldüren de, tıpış tıpış yürüten de Rabbimizdir..Tüm bunlarsa hediyedir !..Ne ikram, ne lezzet, ne hoş !..
Latif efendim, bir mucize tüm bunlar !..Ben bir mucizeyim. Ben, bana Rabbimin varoluş hediyesiyim..Ben bile hediye..Hatta evet evet, tüm acılar da hediye..Sığınma hediyesi..Yaralar bereler hediye, şükür hediyesi..Ne dile, ne kalem durmadan sıralayabilir bu devranın sunduklarını..
Sevgi vesilem, hayatım, soluğum, çiçeklerim, gökyüzüm, gülen gözlerim, şiirlerim, her şeyim..her şeyim !..
Şükranlar olsun, şükürler olsun, her şeyime, her şeyi sunan Rabbime..
15 Hzr 2002

10 Haziran 2007

Bitki Bilinci


Scilla*
Originally uploaded by imapix
Bitkilerin de bilinci olduğunu düşünmüş müydünüz?..
İngiliz araştırmacı Backster bilinen ilk deneyi yaptı: Bitkileri tepkilerini ölçen elektronik aletlere bağladı. Oluşturduğu öğrenci grubundan rastgele seçtiği birisi, aynı türden iki bitkinin bulunduğu odaya aniden dalıp birini parçalayarak çıktı. Bu olaydan habersiz diğer öğrenciler aynı odaya girdiklerinde sağlam bitkide tepki ölçülmedi. Ardından şiddet kullanan öğrenci tekrar odaya girince poligrafi testi sağlam bitkinin gerilim yaşadığını ölçümledi. Kaynak

Sevgi Zekası-Muhammed Bozdağ

30 Mayıs 2007

Yaşamak ama nasıl ?


lonely old man
Originally uploaded by ndboy
Seksen yaşında bir dede, son dakikalarında gözyaşları sakallarına akarken şöyle diyor:
Ben yaşadım mı, yaşamadım mı, fark edemiyorum.

"Bu sabah yeniden doğdunuz ve hayatınız şu andır. Boş yaşayanın ömrü 60 yıl: Günde 8 saatlik uykusu 20 yılını harcar. Günde 5 saat televizyon, iki saatlik üç öğün yemek, bir saatlik oyalanma boş oturma, gitti 20 yıl daha. İşe gider gelirken iki saat, oynarken, gezerken, internette dolaşırken iki saat, gitti on yıl..Çocukluğu da aradan çıkarırsanız, işte size uykuda yaşanmış boş bir hayat..."

Sevgi Zekası- Muhammed Bozdağ

17 Mayıs 2007

Kalbi kırılanlar..


Broken Heart
Originally uploaded by CarbonNYC.
Beş yıldır kalbim kırık benim..Beş yıldır kederliyim.
Beş yıldır öğrencisi olduğum üniversitede, hiçbir zaman kuralları çiğnemedim, çiğnemedik. Kimseye bir zarar vermedik.
Beş yıldır, suçlu gibi güvenlikçi barikatını geçerek girdik okulumuza..
Şuraya örtüyle girilmeyecek denildi, girmedik..
Geçen yıl bu vakitlerde, bahçedeki kafeteryaya da girmeyeceksiniz denildi, girmedik..Bir yıldır okulda yemek dahi yemedik..
Boğazımızda düğümlendi yeyip içtiklerimiz..
Geçen gün şenlik vardı okulun bahçesinde, arkadaşların ısrarıyla kısa bir süreliğine kafeteryaya girdik, çok büyük hata ettik.
Bizim gibi "suçlu (!)" insanların ne işi vardı orada..
Hemen güvenlikçi geldi ve dışarı çıktık. Toplam 1 dakika sürmedi..
Bahçe -kampüs değil hastane olduğu için- durabildiğimiz tek yerdi.
Bir müddet sonra başka bir güvenlikçi geldi, içeride bizi 5 sn gördüğünü söyleyerek, sanki dünyanın en kötü işini yapmışız gibi bizi suçladı, azarladı, tehdit etti ve gitti..

Yanağımdan aşağı yaşlar döküldü..
Nasıl girmiştim ki oraya, ben "nasıl" unuturdum "kimliğimi?"...
Hasta yakınlarının başörtüyle girebildiği, benimse asla içeri alınmadığım sosyal tesisler çok kıymetliydi, benim gibiler oraya girerse, maazallah yer yerinden oynar, ülke başımıza yıkılırdı..

Kalbimin kırıklığının beşinci yılında, taa en başındaki gibi hislerim.
Hiç tamir olmadı ki, ve ben hiç alışmadım ki..

Kalbimize ne yaptıklarını biliyorlar mı?..Bir genç kızın yüreğinin incinmesi mutlu ediyor mu onları ?..

Görmüyorlar mı gözyaşlarını?..Görmezler, bakmazlar bile..
Hem baksalar bile dışımızdaki içimizdekinin ne kadarı ki?..

Çok kırıldım..Zaten hep kırgınım..

Diyecek başka bir şey yok...

16 Mayıs 2007

Alkış


Circus Finlandia
Originally uploaded by Jari Kaariainen.
"İki tane topu, dusmeden havada donduren sovmeni dakikalarca alkisliyordu insanlar.
Ama gokyuzune bakipta milyarlarca yildizin boslukta hic dusmeden oylece asili durmasi dikkatlerini cekmiyordu nedense... "

paylaşan:Fatma Coşkun

07 Mayıs 2007

Eller...


It's a Small World
Originally uploaded by bubba trout.
Elinizi rastgele sırtı masaya gelecek şekilde dayayın..
Bir gitarı tutar bir pozisyon aldığını göreceksiniz..

Böyle olmayışının da bir hastalık olduğunu kim bilebilirdi ki?...
Zaten öyle çok hastalık var ki uzağımızda,bilmediğimiz,
yani sağlığımız öyle zengin ki ..
Şükürler olsun..

Rabbim ellerimizin hakkını verebilmeyi nasip etsin inşallah..

Sevgi ve selamlarla...

27 Nisan 2007

Field of red


Field of red
Originally uploaded by Tampen.
İşte en güzel tebessümü yeryüzünün..!..
İşte güzellik, işte masumiyet..
İşte siyahları aydınlatan bir ışık..
İşte umut..
İşte mutluluk..
İşte hayat! ...

24 Nisan 2007

Bebeğe yazılmıştır


Their Hands
Originally uploaded by
StuBramley.
Murat Türker
İKİ AYDIR MİSAFİRİMİZSİN. Sezai Karakoç’tan mülhem ifadesiyle ‘dünya sürgünün’ başlayalı iki ay oldu. Ne diyordu büyük şair? “Uzatma dünya sürgünümü benim!”. Mü’mini ötede bekleyen saadeti düşünerek, bu dünyayı sürgün yeri telakki eden bu mısraları her okuyuşumda gönül telim titremiştir. Hem yaşattığı bir mutluluğa mukabil, bin bir eleme gark eden dünyayı, bundan daha iyi tavsif etmek mümkün müdür?

Hanemizi teşrif ettiğinden beri, bize yeni ne çok şey öğrettin oğlum. Veya belki iyi bildiğimiz halde unuttuklarımızı hatırlattın. Sen bizle olalı beri, hayatımız ne kadar da hızlı değişiverdi? Senden sonra hayata daha bir umutla sarılıyorum biliyor musun? Sabah evden çıkarken daha bir huzurlu oluyor, yeni doğan güne daha bir içten merhaba diyorum. Artık trafikte daha az sinirleniyorum. Şehrin kalabalığı beni eskisi kadar bunaltmıyor. Yürüdüğüm yollarda, koridorlarını dolaştığım işyerinde bile izlerin var. Sen annenle benim dünyamız oldun. Gerçi geceleri daha az uyuyoruz –özellikle annen; laf aramızda ben bazen salona kaçıyor ve orada uyuyorum-; gerçi yemeklerimizi şimdilerde daha hızlı yemek zorunda kalıyoruz; canımız her istediğinde dışarı çıkıp annenle yürüyüş yapamıyoruz ama olsun. Sen aramızdasın ya, bizim için önemli olan bu. Yalnız bir şeyden şikâyetçiyiz: Sen, henüz seni ne kadar çok sevdiğimizi fark edemeyecek kadar küçüksün. Belki de ben bu satırları, sana olan sevgimizi şimdi anlatamadığımız için, sonraları idrak etmeni sağlamak üzere yazıyorum.
Devamı>>

21 Nisan 2007

Yorgunluk


Gül-i Hamra
Originally uploaded by ♥ღ UzLeT ♥ღ.
Yorgun ve düşünceli bir hal var üzerlerimizde..
Öyle bir yorgunluk ki bu, minik yavrucukların bütün gün koşup koşup akşam uyuyakalıp, sabah yorgunluktan eser kalmayarak uyanışlarından çok uzak.
Uykular dindirmiyor bugünün yorgunluklarını.
Bugün, insanlarla en uyumlu sıfatlardan biri bu yorgunluk hali..

Büyümek zor..
Uyuyup uyandığında, dünün izlerini üzerinde taşıyor olmak zor.
Biriktirmek, biriktirmek yaşananları.
Biriktirdikçe ağırlaşmak zor.

Rabbim yüklerimizi hafifletsin,
Yorgun beden ve zihinlerimize kuvvet versin..

Sevgiyle..

04 Nisan 2007

bahar dallarında neşe


bahar dallarında neşe
Originally uploaded by aşk-ı beka.
Her biri ayrı bir yöne dönmüş bu narin mi narin çiçeklerin, güzel bir günün başlangıcında, insanın içine kattıkları neşe, mutluluk, huzur hissi çok farklı.
Şehirden hayli bunalmış olan benim gibiler için, başını ve fotoğraf makinesini içine doğru uzattığında, bulunduğu diyardan alıp götüren tayy-i mekan hediyeleri gibi bahar çiçekleri.
Rahmani lütuflar..
ne güzel

03 Nisan 2007

gelir ve gider bahar usulca..

ne zaman geldi bahar, ne zaman gidiyor, hiç anlayamadık bu sene. belki yetişemedik idrak etmeye.
şimdilerde dökülüyor çiçekler..kimini soğuk vurdu belki.
mevsimler değişti. küskün mü çiçekler çevreyi kirleten insanoğluna dersiniz?..

18 Mart 2007

seher,şehid,dardanel..

merhabalar arzın kutsal topraklarını arşınlayanlar.
kesik başı koltuk altında birini gördüm seher vakti.
dünya semamızın delinmiş ozon tabakası arasından uzandı,ve illiyyun kokan kanatlarını gererek süzdü dardanel kıyılarını.
o süzdükçe ağladı dalgalar.
işte oradaydı,gelenleri beklediği cephenin dibi,
bitmiş matarasını aradığı mahşer meydanı,
tutukluk yaptığı tüfeğinden çıkan kesif barut kokusu.
hepsi hala oradaydı.
çift canlı bıraktığı ceylan gözlüsünün işlemeli mendili kırmızıya boyanmıştı,
şarapnel yağan bir akşamüstü.
bedeni-evet,bir zamanlar bir bedeni vardı-şu serpilmiş ağacın bulunduğu yerde soluklarını tüketmişti.
bir zaman sonra,toprağa değmeden,indi.
çığlıklar hala ufka asılıydı sanırım,çünkü hüzün nameleri okunuyordu gözlerinden;
varlığın düğümlendiği hiçlik arenasında,hükmün çizdiği tabloda ölümden başka bir şey görünmez olmuştu.
korktuğunu hatırlıyordu,bir an dışında sürekli korkuyordu.
köyünün ince minareli silüetini bir daha görebilecek miydi,
ya da yarın sabaha namazını eda edebilecek miydi?
karışıyordu hatıralar işte.
o an,
biri geldi sanki,yetimlerin babasının başına geldiği gibi,yardı göğsünü ve korkuyu söküp attı.
emir geldi komutandan,
arslanlar bekledikleri cephelerden çıkıverdi.
dalgalar bile utanmıştı cengaver hücumunun kudretinden,
boğaz durmuştu;şimdi onlar akıyordu.
iki nefes sonra boynundan vurulmuştu,şeref kelimesine anlamını iade eden.
sıcak ana kucağına selam vererek açtığı gözleri,şimdi yıldızları son defa seyrediyordu.
cengaverler akıyordu;ama o artık durmuştu.
durmuştu.
biri geliverdi birden;yerden değil,gökten.
"al mehmed, susamışsındır."
bir billur kadehten içti şerbetini,dilinde besmelesiyle.
o içtikçe kanı akıyor,kanı aktıkça toprak doyuyordu.
körpe fidanların zikrine karıştı,kelime-i şahadet.
şimdi,yine buradaydı işte.
ağlıyordu.
artık ezanlar buruktu çünkü;
yeşili solgun bayat toprak,üstü ziftlenmiş yeryüzü ve kalbi kararmış akranlar.
neredeydi nefsi için hiçbir şey,başkaları için her şeyi isteyenler?
ecdada ağlayanlar neredeydi?
hususi bir fatiha,ketum dualarda bir parçacık yer,
idraklarda bir çıban?
neredeydi?

çölde devesini kaybeden bedevi misali,ararken hakka gönül verenleri;
köyüne bakan ufuk parçasından,karaltılar gördü.
bir grup körpe delikanlı;
bedeninden ayrıldığı yıl doğan ihtiyarlar,
toprağa düştüğü yaşta olan sadakat timsalleri,
bu sevdaya gönül verenler.
açtılar ellerini,göğün yedinci katına.
fatihalar sağnak sağnak yağıyordu,yerden göğe doğru;
yağmura inat.
kadim kökleri görünmeyen ağacın her bir yaprağı,aralarında dökülenlere aldırmadan, hala gül kırmızısı toprağı gözetiyordu.
buranın nöbetçileri,hakkın yolunda ve Hakk'ın izniyle;
surların ve hudutların gardiyanıydılar.
güneş doğmaya yüz tutarken,güneşi kıskandıran tebessümle tahtına geri döndü şehid-oğlu-şehid.

yazan: hattat GÜTF Dönem 2
Güneş milyonlarca yıldır eskimeden doğduğu halde, biz uyandığımız her yeni günde neden eskiyoruz, cevabını verebiliyor musunuz?" Ahmet Savaş

Not:Kitap Okumaları'na Ahmet Savaş'ın Aşk ve Cinayet Koleksiyonu kitabı ile Andre Gide'in Batak kitabı eklendi. http://kitapokumalari.blogspot.com

13 Mart 2007

Broken Heart


Broken Heart
Originally uploaded by sundaygirl22.
Çok güçlü değil kalplerimiz. Kırılabiliyor..İnsanlar bazen kırıcı olabiliyorlar.
Bazen yüreğimiz yanıyor..Bazen sadece "susmak" kalıyor bize..
Neler yaşıyoruz. Ne sıkıntılar çevreliyor değil mi etrafımızı, kalbimizi, ruhumuzu. . .Bana pollyanna ya da sevgi kelebeği der arkadaşlarım.
Ben bir pollyanna mıyım?..Hiç kırılmaz mıyım?..Nasıl kırılmaz bir yürek..Nasıl sıkılmaz, nasıl acı çekmez?..
Ancak sıkıntıları, sıkıla sıkıla anlatarak büyütmek yahut küçültüp küçültüp yok etmek gibi seçenekler var..İnsanlara sıkıntıdan çok mutluluk vermeye çalışmak pollyannacılıksa evet, pollyanna olmak lazım bazen..Gencecik yüzlere gerilmiş çatılmış kaşlardan çok tebessümler ve gülen gözler yaraşır..
Bunun için bugün içime sıkıntı veren bazı şeylerden bahsedecek olmuştum ama sıkıntıyı kalbimden kovmaya karar verdim.
Ve rahatladım biraz...Kalbi benimki gibi incinmiş olanlara içten bir selam gönderip, sıkıntılarının küçülüp küçülüp toz kadar kalmasını uçup gitmesini diliyorum Rabbimden..
Yoksa sıkıntılar bir balon gibi şişip tüm yüreği kaplayabilir..O zaman kalbe esas gerek olan şeylere yer kalmayabilir..
"Kalp kıran" ve "kalbi kırılan" olmaktan Rabbimize sığınıyoruz..
Kalp ki, Beyt-i Hüdadır..

12 Mart 2007

Salkım söğüdün ilk tebessümleri..


spring is smiling :)
Originally uploaded by aşk-ı beka.
Kocaman bir ağaçtır salkım söğüt..Boşuna salkım dememişler, nasıl da sarkar dalları, nasıl da büyük bir gölgesi vardır..
Kim bilir kaç kişiye, kaç sıcak günde, bir ferahlık olmuştur..
Kim bilir kaç kuşa, kaç minicik canlıya yuva olmuştur..
Kışın tüm elbisesini dökmesine rağmen, köklerine sıkı sıkıya bağlandığı için, işte vakti geldiğinde, her dalından, her köşesinden tebessümler saçmaya başlar salkım söğütler..Ne de güzel gülümserler..
Kulaklarımız belli bir frekansı duyabilmiş olsa, sanırım şu sıralar yaprakların şu tahtadan dallar arasından çıkmalarını işitirdik, belki bir gürültü olurdu her yanda. Gümbür gümbür gelirdi baharın sesi..
Topyekün bir yenilenme..Topyekün bir yeşillenme..
Bir diriliş muştusu..Yeni bir soluk..Yeni jenerasyon yapraklar..
Baharla birlikte 6 ay kadar dünyamıza renk verecek, oksijen verecek, kuşlara katık olacak yapraklar..
Kışı yaşayamadık..Ama kışı yaşayamadık diye, bahara küsmemek lazım :) :)
Hoşgeldin ey bahar, nev bahar..
En güzel renklerinle gir kalbimize..
Bir diriliş muştusu ol yüreğimize..
Rahmet ve bereketinle...

11 Mart 2007

Cam Irmağı Taş Gemi


Broken Lake
Originally uploaded by William Couch.
..Değil mi ki kimi taş gemi oldum cam ırmakların üzerinde yüzmeye kalkıştım; kimi cam ırmak oldum taş gemilerin bağrımda yüzmesine alıştım. Ama her halde de sadece cam ırmağın değil taş geminin de kırıldığına tanığım.
Netice: Cam ırmağında taş gemi yüzdürmeyi bir türlü başaramadım

Nazan Bekiroğlu-Cam Irmağı Taş Gemi

03 Mart 2007

İstanbul Ticaret Üniversitesi iletişim fakültesi öğrencilerinden İlker Özcivan, Eminönü'nden Üsküdar'a gitmek üzere vapurdaydı. Galata Kulesi'nin fotoğraflarını çekiyordu.ışık yerindeydi ve bir kuş sürüsü de gökyüzünde dalgalanıyordu. İlker Özcivan, yolculardan biri uyarınca deklanşöre basıyor ve bu 'o' anı yakalıyordu. Sanki kuşlar insanların sevgi simgesinin şeklini biliyordu da mükemmel ve şaşırtıcı bir kusursuzlukla gökyüzüne nakşettikleri stilize kalp şeklini görebilecek birilerini umuyordu.
paylaşan:T.Börekçi

01 Mart 2007

Hands of love


Hands of love
Originally uploaded by LuluP.
"Denize bir oda ver, onu yanına al, burda büyüsün. Bi evi olsun..Gidecek başka hiçbir yeri yok..
Ona bir oda ver baba..Bir evi olsun..Ama zaman zaman da çıkıp gidebileceği bir yer.."
Babam ve Oğlum'dan
ÇOCUKLARIMIZ

Çocuklariniz sizin çocuklariniz degil,
Onlar kendi yolunu izleyen hayatın oğulları ve kızları.
Sizin araciliginiz ile geldiler ama sizden gelmediler
Ve sizinle birlikte olsalar da sizin degiller.
Onlara sevginizi verebilirsiniz, düsüncelerinizi degil.
Çünkü onlarin da kendi düsünceleri vardir.
Bedenlerini tutabilirsiniz, ruhlarini degil.
Çünkü ruhlar yarinlardadir,
Siz ise yarini düslerinizde bile göremezsiniz.
Siz onlar gibi olmaya çalisabilirsiniz ama sakin onlari
Kendiniz gibi olmaya zorlamayin.
Çünkü hayat geriye dönmez, dünle de bir alisverisi yoktur.
Siz yaysiniz, çocuklariniz ise sizden çok ilerilere atilmis oklar,
Okçu, sonsuzluk yolundaki hedefi görür
Ve o yüce gücü ile yayi egerek okun uzaklara uçmasini saglar.
Okçunun önünde kivançla egilin
Çünkü Okçu, uzaklara giden oku sevdigi kadar
Basini dimdik tutarak kalan yayi da sever...

Halil Cibran