19 Ağustos 2010


Gülhane Parkı
Upload feito originalmente por aşk-ı beka
Ramazanda günler bereketli, kalpler huzurlu etraf dingin, psikiyatri aciline bile hasta gelmez oldu, gündüzü uzun, gecesi kısa ama uykusuzluğu da yorgunluğu da tatlı..Bitmese bu huzur..

09 Temmuz 2010


green & blue
Upload feito originalmente por Martjusha
Baharın ferahlığı ve huzuru içinde başladığım sağlık ocağında dört bininci hastamı muayene ettim dün..Bir bahar, ardından bir yazın başlangıcı burada geçerken, kalemin altından kayıp giden reçeteler ne dertlere şifa arayışıydı, ne dermanlara ilaçtı kim bilir. .
Bazı reçeteleri yazarken, vaktiniz de varsa hastayla hasbihal edebiliyorsunuz..Ve o zaman, o kağıt parçalarına çarpık çurpuk harflerle yazılan ilaçların aslında ne kadar farklı dünyalara birer yolculuk olduğunu fark ediyorsunuz..
Yanık kremi yazdırmaya gelen bir hasta, eşinin iş kazası geçirdiğini söyleyince merak ettim, nasıl bir kazaydı?
Bir itfaiye memurunun ateşi söndürmek için girdiği evde çatı üzerine çökmüş, ayağı altında kalmış, kırılmış, elleri ve ayakları yanmış meğer.. Çok üzüldüm, meğer sadece kıyafetleri yanmayan kumaştan yapılıyormuş itfaiyecilerin..Ayaklarındaki lastik botlar ve ellerindeki muşambadan eldivenler yanıyormuş..
40 gün hastanede yatarak tedavi gören hasta yeni taburcu edilmiş ve tabii ki yanıkların tedavisi sürüyormuş.
Bir diğer hasta zeka geriliği raporu olan çocuğuna psikiyatrik bir ilaç yazdırmaya gelmişti.. "Nasıl, ilacın bir faydasını görüyor musunuz" diye sordum.."Oğlumun kulağı işitmiyor, gözleri de görmüyor, bunalıma girmişti, onun için başlanmıştı ilaç...Evet, şimdi daha iyi..Daha sakin"..dedi..16 yaşındaydı oğlu. Nörofibromatozis tip II hastalığına müptelaymış ve önce gözlerini sonra işitme duyusunu bu hastalık nedeniyle kaybetmiş..."Şimdi nasıl iletişim kuruyorsunuz" dedim.."Dokunarak" dedi..."Karnına dokunuyoruz mesela, karnı ağrıyorsa tepki veriyor..eskiden konuşuyordu ama artık hiç konuşmuyor..işitme kaybı gerçekleştiğinde bunalıma girdi..Kulaklarım benim herşeyimdi" dedi..sonra da çok fazla konuşmadı"...dedi..
"Kulaklarım, benim her şeyim"...
Ne kadar önemli bir cümleydi..
Ne kadar hassas bir gerçekti...
Ve şimdi o da gitmişti..
Ama annesi metanetliydi..hem de şaşırtıcı bir şekilde oldukça metanetli..
Allah sabır versin dedim, zor olmalı..
Zor tabii, ama alıştık dedi..

işte böyle, kağıdın üzerinde kalem risperidon reçetesini yazıyordu..bir soruyla açıldı ardındaki mana..
çoğu ilacın da böylesi bir hikayesi vardı.

ama yürek de, vakit de yetmiyordu hepsini dinlemeye,
hepsiyle hemhal olmaya,
hepsine ufak da olsa bir teselli vermeye...

25 Haziran 2010

sağlık ocağında keyifli günler


Last beautiful murraya photo
Upload feito originalmente por RachaelMc
küçük yerlerde insan ilişkileri daha samimi oluyor
artık küçük çocuklarla birbirimizi tanıyoruz, yaşlı nineleri, amcaları..hatta şöyle diyaloglar geçiyor aramızda

-ben geçen gün gelmiştim ya, on beş gün oldu mu?
-oldu mu?? bilmem, nerden bileyim ;)
-hani geçenlerdeydi ya..

kızım şu ilacı yazıver diyen amca, ilacın üzerindeki ilaç isminin yazıldığı yeri değil de sadece 24 tablet yazan yeri kesip getirmiş,
-amca ilacın yanlış yerini kesmişsin ismi yazmıyor burda
-adın doktor değil mi, şöyle bi rengine bakıp bilecen
-amca binlerce ilaç var ismi olmadan nasıl bileyim
-ee orası da artık senin işin, bileceksin

başka bir hasta, kapıdan
-sadece birşey soracaktım
-buyur amca sor
-dalak sağda mııı solda mı??, deyince
-solda amca ama hayırdır neden taa buralara kadar geldin?
-e iddiaya girdik kızım, bizim komşu dedi ki siz yanlış biliyosunuz, dalak sağda, ben de dedim seninkini yanlış yere koymuşlar, dalak sorda..
- e hadi hayırlı olsun amca kazandın iddiayı :)


bugün kaçamak kaçamak bakan bir çocuk geldi, hasan
annesi:
-hocam hasanı tanıdınız mı?
-yok tanıyamadım, ne olmuştu annesi??
-hani ağzını açmayıp bahçeye kaçmıştı da arkasından siz de bahçeye çıkıp onu getirmiştiniz ya işte o hasan ;)))
-aa şimdi tanıdım, hoşgeldin hasan, bugün kaçmadın aferin sana ;))


ve benzeri ve benzeri ;)

17 Haziran 2010

nurlu gece


"Lead me from Darkness to Light!"
Upload feito originalmente por Kamala L
kandil, candle, ışık..
regaip, arzulanan, rağbet edilen..
o rağbet edilen ışık bugün geliyor kalbimize
bugün regaip kandili..
üç ayların ruhlarımıza indirdiği, indireceği nurlar üzre bir nur daha
bugün ışıklı bir gün, nurlu bir gün..
gökten afv ve rahmetin yağdığı
elini ve gönlünü açanların bu huzur ve merhametten, bu bağışlanma ve arınmadan çokça istifade edeceği gün
günlerden biri

kimi özel gecelerin kandil ismiyle aydınlatılmış, rahmetle donatılmış olması ne hoş, ne güzel..
ne büyük bir fırsat
ne güzel bir tazelenme..

mubarek olsun hepimize...

11 Haziran 2010

Ölü Muayenesi

Üçüncü ölü muayenesinden döndüm. Bu kez bedeni henüz taş kadar soğumamıştı merhumun.
Şah damarını ve gözbebeklerini kontrol ederken hiç ürkmediğimi fark edip, hekimliğin nasıl bir soğukkanlılık geliştirdiğini düşündüm.
Ölüden, ölümden korkmak?..
Muayeneye birlikte gittiğimiz sağlık memurları genellikle cenazeden korktuklarını belirtip aracın içinde kalıyorlar..
Bense bu kez, odadaki tüm yakınları çıkarıp tek başıma muayene yapmayı tercih ettim.
Yakınlarının yanında; ölmüş bedenin muayenesini yapmak zor çünkü..
Korku?..
Asla..
Çünkü hastaların ölüm öncesi çırpınışlarını gördüm defalarca, çaresizliklerini...Canlılarından zarar görmediğim bu hastaların ölü bedenlerinden korkmak neden?..Geride kalan giysiden bu denli ürkmek niye?..
Tüm ölü bedenlerde aynı ifadesiz bakış..
Aynı hareketsiz vücut..
Aynı soğukluk.

Hepimizin, er geç buluşacağı son bu
Bu görüntü..Bu resim, belki olur, belki olmaz, bilinmez..
Cenazemiz kimin elinden geçer; bilinmez..


Ruh ayrılınca hiçbir şeye benzemiyor beden..
İnsan demek ruh demek..Beden bir örtü..
Ve ölüm ruhun varlığının kanıtı..
Nereye gitti o canlı bakışlar?..O kıpırdanışlar..O sözler..O düşünceler..Heyecanlar..Öfkeler..
Ruh gitti, hepsi bitti..
Demek ruh idi hepsinin menşei..
Ruha aitti herbiri, ruhla birlikte ebedi aleme gitti..

Bunun için, yerdeki topraktan, taştan, ağaçtan ne kadar korkuyorsam, o kadar korkuyorum ölülerden..

Ama ölümden??..
Belki herkesten çok karşılaşıyor olsam da kendisiyle,
kendi ölümümden herkes gibi, herkes kadar uzağım..

Duyulacak bir korku varsa o da hesap gününün korkusu..Ölü'nün ve ölümün değil..

Güzel hayat, güzel ölümü getirirmiş..
Güzel hayat versin Rabbim
Güzel öldürsün dilerim..

10 Haziran 2010

Fatih-Harbiye/ devam


IMG 875
Upload feito originalmente por Ozan™

"Izdırabın verdiği intibah zamanlarında, kendi kendini aldatmak, başkalarını kandırmak kadar basit değildir ve insan kendi içindeki adaletten ürkmeye başlar"

".....bunun için, babasına karşı gücenmiş ve kederli görünmeye karar verdi. Bu taze ihtiras, gayesine doğru, dişi bir canavar çevikliğiyle atlarken ezeceği ihtiyar kalbe tamamıyla kayıtsızdı.Belki o an için....."

Bizlerin de ihtirasla ezdiğimiz ihtiyar ve genç kalpler oluyor değil mi?.Belki fark ederek, belki etmeyerek...


"Ferit bir daha güldü:
- Evet, dedi, bizde medeniyet fikri, bir kültür meselesi olarak anlaşılmaz. Hele kadınlar bunu bir fantezinin hududu içinde görüyorlar. Fakat bence bu, daha iyi.
-Neden?
-Kadınlar, medeniyeti gözleriyle anlamaya mahkumdur. Bunlar, hakiki medeniyetçilerden daha bahtiyardırlar: şekillerle iktifa ederler ve renklerin değişmesi onları eğlendirir. Fakat hakiki terakkiye inanan, kültür sahibi bir İngiliz kızın sükutu hayalini düşün ! Her şeye vasıl olmuş, fakat hiçbir şey bulamamıştır. İçlerinde intihar edenler var. Bu daha fena. Zira onlar için medeniyet, cazip bir renkler aleminden ibaret değildir. Onlar bütün ümitlerini insanlığın muhteva olarak tekamülüne bağlamışlar ve büyük harp misaliyle de aldandıklarını anlamışlardır. Onlar ideal sahibidirler; bizimkiler fantezi düşkünü; onların aldanışı daha korkunçtur. "

Velhasıl, Fatih-Harbiye kitabı, Peyami Safa'nın özellikle gençler tarafından okunması gereken bir eseri..Batılılaşma ile kendi kültürümüz arasında gidip gelen bir gençliğin romanı..üstelik unuttuğumuz, çok latif bazı kelimeleri de hafızamıza kazandıran hoş bir dili var..bu kitaptan da aktarmak istediklerim bu kadar efendim...sevgilerimle

Fatih-Harbiye/ zaaf anları hakkında bir not


Istiklal Avenue
Upload feito originalmente por orgutcayli
M.Noraliya'nın Koltuğu'ndan sonra Peyami Safa'nın romanlarına kendimi kaptırdım. Fatih-Harbiye'nin daha ilk sayfalarından birindeki şu tespiti çok yerinde buldum:
"Zaaf anlarında, insanın can sıkıcı bir vakayı tahsis edemeyerek umumileştirmesi ve bir felaketi aynı seri içindeki bütün menfi ihtimallere teşmilederek hepsini hakikat gibi görmesi yüzünden Şinasi de Neriman'ın arkadaşı tarafından davet edilememesinin hususi sebeplerini araştıramıyor, bütün Darülelhan (Konservatuar) kızlarının kendisinden hoşlanmadığını zannetmeye kadar varıyordu"..

Öyleyse bir not düşeyim buraya
Zaaf anında "sakin olmalı"..ortada bir yanlış varsa o yanlışa odaklanmalı.."herşeyi birden yanlış sanmamalı" "tek bir olayı genellememeli" "sinirlenmemeli"...
Sakin olup bu zaaftan kurtulmalı...

07 Haziran 2010

Matmazel Noraliya'nın Koltuğu


Boş koltuk!
Upload feito originalmente por ~Merve~
Peyami Safa'nın romanı Matmazel Noraliya'nın Koltuğu'ndan etkilendiğim cümleler;

"Benim ki bütün amalim sendedir, ey avalimin vahdaniyeti, ey vahdaniyetlerin sultanı beni bensiz bırak, sensiz bırakma"...


"Bir tek kişi iyilik ve güzellikle meşgul olsa dahi evler, şehirler, memleketler ve milletler büyük bir saadetle şaduman olurlar. Böyle kimseler yalnız kendi kendilerini tahsis etmekle kalmazlar; rast geldikleri insanlır da hür ve serazat bir ruh ile doldururlar" Philon

"Bir arzu eyledimse aksi oldu. Bunda bir hikmet vardır ve bundaki hikmet bendeki arzuyu öldürmek değilse nedir?"

..

''Delilik şüphesiz aptallıktan iyidir. Delilik var olmuş bir zekanın yok oluşudur; aptallık, var olmamış bir zekanın var olmamağa devam edişidir. Deliliğin hiç olmazsı mazisi şanlı. Aptallığın şerefli bir tarihi bile yok."

...Ferid ağlamağa başladı. Nasıl biz, hislerimizin uşakları, nasıl onların kölesi oluyoruz? Nasıl, ben bu kadını öldürmeyi düşünecek kadar onun bende bıraktığı iyi tesir ve hatıralara ihanet edebiliyorum? Onu ben öldürmedim fakat öldüren adamla suç ortağı değil miyim?...

....Eğer bana "bu budur bu"dan başka bir şey söylemeyen müsbet felsefeyi aşamazsam, aklın tamamiyle lüzumsuzluğuna inanacağım. Abes bir varlık nizamı içinde akıl bir körbarsak kadar vazifesizdir. İç güdünün yerini almaya niçin boşuna uğraşıyor? Bu kitaplara ne lüzum var? Maymunun bunlara ve elektriğe ihtiyacı yok. Bir sebepsizlik ve hikmetsizlik nafileliği içinde insan düşüncesinden daha maskara bir mana avcısı olur mu? Avını kendi yaratıyor, sonra onu avlamaya çalışıyor. Evvela buluyor, kendi eserini buluyor, sonra onu arıyor. Kendi kendisiyle saklambaç oynayan bir delinin yanında tımarhanelik deliler daha normal değil midirler? Eğer insanın aradığı mana kendi icadı değilse, manaya mana veren kendisi değilse, bu, Allah'ın hikmetinden başka nedir ki? Bir zerresi insanın şuuruna dolan muazzam bir şuurun niyetinden başka nedir ki?".......



"İnsanlar çocukları numunei imtisal ittihaz edip kalblerini tasfiye edecekleri yerde onlara da kendi ihtiraslarını telkin ile saffe-i ahlakiyelerini bozarlar. Fıtratın elinden lekesiz doğan bu vicdanı kirletirler. Hemen Cenabıhak bu masumu cihanın ve asrın ve muhitin fena telkinatından vikaye buyursun, amin. "

Romandaki etkilendiğim bölümlerden sadece bir kaç tanesi..
Peyami Safanın ruh ve karakter üzerindeki çalışmaları, tespitleri cümleleri çok yerinde..

Bu esinle devam ettiğim diğer kitaplarından da notlar aktarmaya çalışacağım..

25 Mayıs 2010

Son fırsat...


Only one..
Upload feito originalmente por SezzRS
Son bir sermayemiz kalsaydı hayat için, son bir fırsat, son bir yaprak..
Savurabilir miydik diğer fırsatları savurduğumuz gibi sağa sola..
Vazgeçebilir miydik fütursuzca ondan da..
Son günün denseydi, son şans
Nasıl himaye eder, nasıl korurduk onu, neyle kıymetlendirirdik, nelere değişebilirdik?..

Ama gelmedi henüz son fırsat, daha çook yaprak var,
sermaye de çok, hakkım da çook diyen umarsız benliğe sormalı..

Ya bu elindeki son fırsatsa, son sermaye, son hafta belki son 'an'sa.. Ne yapmalı onu?..
Nerelere saklamalı?..
Nasıl bir heyecanla harcamalı?..
Nasıl sonsuzlaştırmalı?...



Fotoğraf: Rabia Sezin Özek

geleceğin yetişkinlerine saygı !


I'm gonna be as big as you!
Upload feito originalmente por ARTommy
geçici bir süre için sağlık ocağında çalışıyorum, sağlık ocağı okulun hemen yanında, bunun için de sürekli öğrenci hastalarım oluyor.
bugün dördüncü sınıfa giden bir öğrenci iki gözü şiş ve bir gözünün beyaz kısmında kanama odağı olduğu halde ağlayarak içeri girdi. yanında da okulun hizmetli görevlisi vardı.
ne olduğunu sorduğumda öğretmeninin bir arkadaşını dövdüğünü sonra da kendisinin yüzüne defter fırlattığı, defterin kenarının da gözüne geldiğini söyledi..başka şahit çocuklar da vardı.
hemen adli rapor tuttum, görmesinde de bulanıklık vardı ve Allah korusun bu darbeyle görme kaybı bile yaşayabilirdi.
ayrıntılı rapor tuttuğumu öğrenen görevli hemen okula koştu ve müdür yardımcısı geldi, "aman hocam işi adliyeye sevk etmeyelim, öğretmenin emekliliğine az kaldı vs."dedi..
ben de rapor tutmakla görevli olduğumu söyleyerek raporu tamamladım ve bir göz hekimine yönlendirdim ancak çocuğun yakınları yoktu..ben çocuğu ve öğretmeni alıp geliyorum diye çocuğu götüren müdür yardımcısı geri dönmeyince 15 dk sonra elimde adli raporun bir kopyası ile okula gittim. tam da o sırada müdürün odasında çocuğun yakını, müdür bey ve bahsi geçen öğretmen oradaydı. çocuğun yakınının eline adli raporun kopyasını vererek, "bu raporla şikayette bulunabileceğini" söyledim..öğretmen ise "bu çocuğun gözündeki kızarıklık bir haftadır vardı vs. gibi savunma cümleleri kurmaya başladı..
yazık..

geleceğimizin yetişkinlerini böyle mi eğitiyoruz?.. böyle mi saygı gösteriyoruz..
evet, böyle hatalar çirkin tablolar eminim güzel yurdumun dört bir yanında yaşanıyor ama, bu gibi durumlarda lütfen sessiz kalmayalım..
gerekli şikayetlerde bulunalım.
bir öfke, bir çocuğun gözüne mal olamaz, olmamalı, hiçbir vicdan bunu kabul edemez..ve böylesi kişiler cezalandırılmalıdır..

onlar bizim geleceğimiz, masum, hiç kötülük düşünmeyen, ama kötülük ve zorbalıkla küçük yaşta tanışan çocuklarımız...

biz elimiz yettiği kadar sahip çıkalım..

24 Mart 2010

Kimlik çoklaması


colourful
Upload feito originalmente por brokodil
-Neye bakmıştın bayan !..

-Doktor hanım buyrun..

-Geç abla geç..

-Buyrun hocam..

Bir öyle bir böyle hitap ediyor karşılaştığım insanlar.

Elimdeki evraktan doktor olduğumu anlayınca saygıları artan memurlar..
Üzerimde önlük yokken itilip kakıldığım merdivenden önlükle geçerken saygıyla yol verenler..

Ben ne ünvan için saygıdan karşımda eğilinmesini
Ne de ünvansız zamanlarda hor görülmeyi istiyorum

Bir orta yolu yok mudur bunun?..

19 Mart 2010

Sela


Prayers during Eid
Upload feito originalmente por Ashish T
Biraz evvel sela okundu..
Sela, günün ve vaktin cuma oldugunu hatırlatıyordu..
Zamanların en bereketlisini, duaların en cok kabul edıldıgı cuma vaktını..
Kur'an'da 'Bana dua edin ki size cevap vereyim' diyor Rabbimiz Mü'min Suresi'nde

Biz de Allah'a ve Kur'ana iman ediyorsak dua edelim çokça..
Cumaları, bu güzel zamanlar kaçırmayalım.
Kaç cuma daha görürüz dersiniz ömr-ü hayatımızda?
5-15-150-1500??

5 de olsa 1500 de olsa biz kaçırdıktan sonra neye yarar ki?
Ama bugün elimizde olanı kaçırmayalım.

Cumaları fırsat bulabiliyorsak sela ile ezan arasını bir camide/mescitte yahut kuytu bir köşede ama illa ki kalbimiz Rabbimizle başbaşa olacak şekilde geçirelim..

Onun istediğini yapalım

Eğer O'na inanıyor
ve O'nu Seviyorsak

O'na dua edelim..


Hayırlı Cumalar Dilerim,

Dilerim kalbinizdeki dualar kabul bulur
Ve makbul duaların konakladığı bir yer olur kalbiniz.
Sevgilerimle..