Gözüm, giden aşkların ardından yazılan şiirlere takılıyor, çok zaman hüzün makamında aşk şarkıları çınlıyor dört bir tarafta. Kimi zaman aşk yüceltilip ta göklere çıkarılıyorken, hayatta eşi bulunmaz tek şey olarak ifade edilirken, çoğu zaman da sahteliğinden ve acımasızlığından, acıttığından dem vuruluyor. Dünya şahit ki, aşklar bitiyor. Tarih şahit ki, en büyük aşıklar dahi ölüyor..Aşkı dillere derstan olmuş bir kaç nev-i beşer var ise de onların aşkının sonu da hüsran oluyor..
Aşk gözde çok büyütülüyor, her şeyi gözden silebiliyor, çok büyük beklentiler yükleniyor aşka. Sonsuz güven dileniyor, sonsuz sadakat, sonsuz sevgi ve ilgi..Bu aslında bir nevi, sonsuz ben merkezciliğe götürüyor kişileri..
Hayatta tutunacak tek dal olarak "aşk"ı bulmuş olanlar, onu kaybettiklerinde dünyayı da "tutunamayacakları" bir yer olarak "zindan" olarak görebiliyorlar..
Oysa aşk denilen şey iki beşer arasında karşılıklı ya da bir beşerin bir diğerine tek taraflı hissettiği bir his yoğunluğu olduğunda ne kadar da kırılgan, ne kadar da bozulmaya-yok olmaya yatkın bir şeydir. İnsan, hata işlemeye meyilli bir yaratılışa sahiptir, insan unutabilir, insan kırabilir, insan kırılabilir. Aşk dediğimiz bu duygular bütünü nasıl demir-çelik gibi sağlam olsun ya da nasıl sonsuza dek aynı hisleri yaşatsın?..
Tüm bunlar bir tarafa, yok olanı görmek, yok olmayacak olana yönlendirmeli insanı. Kırılgan, değişken olan beşeri hislerden ziyade, yok olmayacak, ebedi kalacak sevgiye..
Hep ismini zikrettiğimiz aşk'a, aşk-ı Baki'ye..
aşk-ı beka dahi yetmez çünkü, beka dahi el-Baki olan Yaratıcımıza aittir..
Milyonlarca yıldır milyarlarca insanı ağırlayan şu yeryüzünün ve kocaman kainatın, hepimizin ve her şeyin sahibine, hakimine, mabuduna..
Gerisi bir görünüp bir kaybolan köpükler ya da ışıltılardan başka nedir ki?..
6 yorum:
Temlik ve ibaha üzerine okuduğum bir yazı beni dünya üzerindeki maddi varlıkları mülk edinemeyeceğimizi ve bize sadece izin verildiği gerçeğini hatırlattı.
Kaldı ki başkalarının kalbleri üzerine bir söz söyleme yetkimiz olsun.
Kalbler ancak Allah'ı zikretmekle (anmakla) mutmain oluyor. Kalbleri
evirip çeviren kim.
Biz insanların ıskaladığı nokta
burada başlıyor.
İnsanlar üzerinde müşahede ettiğimiz, tefekkür ettiğimiz tecelli-i sıfat-ı Cenab-ı Vacib-ül Vücud'lar yalnız Rabb'e ait.
Belki bu sıfatlara aşık olabiliriz
, Sahibini daima anarak.
Aşkı dillere destan olanların
erdirildikleri seviyelerden biri bu
herhalde.
Onlar bile asıl sevilmeye layık
Olanı Ya Vedud diyerek tercih etmiş. Fani dünyadan ayrılırken
terfi eden ruh gibi Aşk-ı Baki'ye
yükselmiş.(Aşk-ı mecazi'nin Aşk-ı
hakiki'ye inkılabı)
Beyler hanımların dünyasından bihaber, hanımlar da beylerden..
Bu durumda bağ nerede, sevgi nerede. Buna serçeler bile ağlar.
Hem sevgiyi neden çarçabuk üleştiriveririz anlamam.
İlk önce sevgiyi vereni sevmemiz, ve O'nun Habibi Ekremini sevmemiz,
sevmeye çalışmamız icab etmez mi..
Sonra annemiz, babamız, kardeşlerimiz, inanan kardeşlerimiz,akrabalarımız, günler, dünyamız ve ısıtan güneş,
aydınlık kaynağı ay, ağaçları suyu toprağı ve yerli ahali mahlukatıyla
tabiat......
Taksim edince o kadar çoğalıyor ki,
tek bir şartla, Sahibimiz'i gönül tahtımızın Sultan'ı bilirsek. Yoksa
her bir mahbubda zeval tehlikesi var. Bu şart dışında çarçabuk üleştirivermemizi anlamam. Yaradan'dan ötürü!
Rica edelim ki, ölmesin sevgi
faniler-fanilikler arasında.
Sevgi bile Ya Baki dedikten sonra.
Aşk-ı Hakiki'ye mazhar olmak niyazıyla..
insana duyulan asklar hikmet, kainatin yaratilis sirlari, insanin acizlikleri ve dahi tum guzelliklerin sahibi yuce yaraticinin guzelligi olmadan dusunuldugunde burada da belirtildigi gibi sonmeye mahkum olabilir, anadolu topraklarinin mutevazi fakat ermis gonul eri yunus emre'nin dedigi gibi en onemlisi 'yaradilani severiz yaradandan oturu' sirrina ermek olsa gerek, o zaman mecaz-i ask ile hakiki ask arasinda olmasi gereken denge saglanmis olacaktir...
Ey neş'et-i hüsni aşka te'sir kılan
Aşkıyla bina-yı kevni tamir kılan
Leyli ser-i zülfini girih-gir kılan
Mecnun-ı hazin boynuna zencir kılan
FUZULİ (Leyla ve Mecnun)
(Ey güzelliğinin ortaya çıkışı aşka sebep olan vw aşkı ile kainat binasını ömürlü kıla !
Ey Leyla'nın zülfünü kıvrım kıvrım eyleyip de kederli Mecnun'un boynuna zincir kılan Allahım!)
...diyor söze başlarken Fuzuli. aşk da O, aşık olunan da O, aşık kılıp çöllere düşüren de ifadesine göre... yani aşk-ı beka , aşk-ı baki
Her geçen gün olgunlaşan yazılarınızla yeni sayfalar açıyorsunuz. Teşekkürler düşüncelerinizi paylaştığınız için.
işte hayata bir de bu pencereden bakabilenler var, -ebilenler diyorum çünkü yaptığınız aslında fazlasıyla zor..
ben de bir çokları gibi aşkı sadece birine duyulan aşk olareak algılayıp yaşayanlardanım ne yazık ki, bu yüzdendir gidenlerin ardından yazılan şiirler, gözyaşları, kalp kırıkları.. oysa belki de gitmeyecek ve bitmeyecek olan birşeylere sevdalanmak, kalbini güvenebileceğin birine vermek daha mantıklı, daha doğru. zira biliyorum ki bir tek ona bir adım attığında aslında 10 adım yaklaşır ve asıl huzuru onda bulursun..
önceleri de bahsetmiştim sana düşüncelerim hakkında, bir kez daha yazmak isterim..
bunalımın gözüne vurduğumuz günlerden birinde bize açmış olduğunu dost kucağı sayesinde kendimizinkinden 'farklı' bir penceren bakmayı, tam olarak bakmasak da aralamayı öğrettiniz bizlere, en azından bana. ve o gün dikkatimi çeken şey hepinizin ne kadar da (u)mutlu olduğuydu :) dünya dertlerine, erkek milletine, aşka ve yalnızlığa kafa yormak yerine daha farklı ve güzel şeylerre harcıyordunuz eerjinizi :) ve küçük ayrıntılarda mutluluklar fark ediyordunuz..
özellikle sen sevgili kelebek :)çekmiş olduğun fotoğraflar da bunun en güzel göstergesidir kanımca..
küçücük otların arasından başını uzatmış mor bir çiçek, sıradan gibi görünen ama detayına bakınca güzel ve renkli tüyleriyle bir sokak kedisi, yağmurun damla damla yıkadığı yapraklar ve toprak.. yaşayan fotoğraflar seninki, küçük ayrıntılardaki büyük mutluluğu görebilme yetisini bahşetmiş Allah sana :) sen de bunu benimle ve bizlerle paylaşıyorsun:)
inan bana çoğu zamanlarım için bir umut oluyorsun, bilmek yetiyor mutlu olabilmenin yollarını bilen bir arkadaşımın yakınlarımda olduğunu :)
seni seviyorum şekerim,
sen pencereleri hep açık tut, ben bakamasam da arada bir kafamı uzatayım ;)
selametle;)
hiçkimse ve hiçbişey hakkında herbişey, canım benim, ifadelerin ne kadar güzel..aslında tüm bu yazdıklarınla, sonsuzluğa açılan çok güzel bir kalbin olduğu hemencecik anlaşılıyor..
(u)mutlu olabilmek gerçekten çok güzel, dediğin gibi bahşedilmiş bi nimet..
aslında u(mutsuz) günler de yok mu?..çok..burası dünya, bir iniş, bir yokuş..asla mükemmel değil.
ama dediğin pencerelerin en azından açık olabildiğini bilmek insana güven veriyor..
gözler bir başka bakıyor etrafa..anlamsız gibi görünen her şey bir anlam kazanıyor..
bunları bir zaman melankoli yolundan geçmiş biri olarak söylüyorum.
eğer doğuştan bir pollyanna olarak doğsam söyleyemezdim bunları :)
mutsuzluğu ve karamsarlığı tatmış biri olarak söylemek daha anlamlı geliyor bana.
çünkü yaşamadan bilmek zor, konuşmak zor..
kalbimdeki o melankoliyi atan "yaratandan ötürü yaratılanı sevmek" felsefesi, işte o küçük çiçeklerin küçük ayrıntıların mutluluk ve huzur vermesini sağlıyor benim için..
dokunduğum tuşlardan, pencereme örttüğüm perdeden, gökyüzündeki yıldıza kadar her şeyin birbiriyle irtibatlı olduğu bir kainatta olduğumu bilmek ve tüm bu nesnelerin ve benim de sahibimin aynı Yaratıcı olduğunu bilmek, işte o en büyük huzur ve güven sebebi..
seni çok seviyorum sevgili çileğim, yüreğin rengarenk bir çiçek bahçesi..nerden biliyorsun diye sorarsan, gözlerinin içindeki ışıltıdan..
sevgiyle!...
Yorum Gönder