11 Mart 2007

Cam Irmağı Taş Gemi


Broken Lake
Originally uploaded by William Couch.
..Değil mi ki kimi taş gemi oldum cam ırmakların üzerinde yüzmeye kalkıştım; kimi cam ırmak oldum taş gemilerin bağrımda yüzmesine alıştım. Ama her halde de sadece cam ırmağın değil taş geminin de kırıldığına tanığım.
Netice: Cam ırmağında taş gemi yüzdürmeyi bir türlü başaramadım

Nazan Bekiroğlu-Cam Irmağı Taş Gemi

5 yorum:

pembedeniz dedi ki...

''Gövdesi neden kül rengi küçük kuşun, kalbiyle nisbette değildi ki
?Hiç analaymazdı ama DÜŞÜNÜN YÜCELİĞİNİ kalbinde hakkıyla taşırdı.Taşımakla kalmazdı.Yaşamak lazımdı.Zorluk?Çile?Acı?Hepsine razıydı.Yeter ki aşılmaz yolları bir kere aşsındı.O seçilmişliği, o güzelliği, o yüceliği bir kere taşısındı.Olamaz mıydı, yapamaz mıydı?''
Cam ırmağı taş gemi
Bu da benim altını çizdiğim satırlardan, çok severk okudum kitabı.

Aşk-ı Beka dedi ki...

Kesinlikle katılıyorum !..
Kül rengi küçük kuş bize de ne kadar benziyor değil mi..Küçücüğüz, gerçi onun kadar yüce bir düşümüz var mı bilmem ama..
Küçük olduğumuz kesin :)
Teşekkürler pembedeniz

Adsız dedi ki...

"İsmi Mansur'du, bir yeniçeri.
Gece. Yedikule surları içinde.
İsminin üzerinden bir iptal serüveni geçti. Siyahtı yeniçeri katibinin kullandığı mürekkebin rengi."

Ne kadar zaman yetti Mansur'un bedeninin, Mansurun bedeni ki benim yurdum, dışarı çıkartılmasına? İstanbul'un bütün camilerinde okunan sabah ezanlarının gelip de beni bulduğu o vakitte. Et siyah, kan kırmızı. Her zamanki gibi bir gece olsa idi, yurdumdan uyanıp da bir bardak buğulu kiraz şerbetini yudumlayacağım o saatte. Meyyit kapısından çıkan muhafızların, daha da ağırlaşmış yükleriyle bir sandala atladıklarını, kıyıdan, çok değil, sadece biraz açıldıklarını, sonrasında yüklerini suyun koynuna usulca bıraktıklarını, seçebildiğim saatte. Her şey olup bitiyordu ve ben sadece bakıyordum. Sağ yanım deniz. Karşımda Yedikule. Yedikule'nin yedisi birden yıkıldı üzerime. Sonrası bir büyük sessizlik ki dışı sükut, içi kıyamet.
Gözlerimi yumdum..,
Kendi cesedimin taşınmasına tanık tutuldum...

UÇURTMA;) dedi ki...

Aşkın bu dünyadan olmayan bir zamanda, bütün ruhların toplandığı mekanda, ruhun sözleştiği ve seviştiği tanışını bu dünyada hatırlaması olduğunu anlattı. Ama dedi biri hesapta ruhun tanışını bu dünyada hiç bulamaması ona rastlayamaması var. diğeri buldum zannedip de yanılmak var diye ekledi. Bulup da tanıyamamak var dedi biri. Ve ki bulup da onun tarafından hatırlanmamak var diye tamamladı diğeri..

Aşk-ı Beka dedi ki...

çok çok hoş bir paylaşım olmuş sevgili UÇURTMA ! teşekkürler, blogda yayınlayacağım