....
Cenaze ortamlarını sevmem; çünkü hayatta iken kadir kıymet bilmeyenlerin; hayatta iken bir sevgi, iki saygı, üç takdir kelimesini mevtaya çok görenlerin; içten içe onu kendi hayatları ve kendi konumlari için bir rakip olarak görenlerin haline haset ettikleri bu rakibin yitip gidişinin gizli hazzını duya duya sevgi, saygı, takdir kelimelerini birbiri ardınca sıralayışları midemi bulandırır. Doğru söz, doğru kişiye, doğru zamanda. Mevtâ ölüp gittikten sonra, mevtânın geride bıraktıklarına aktarılmış sözlerin ne anlamı olabilir ki? Bu sözler, mevtâ ile hayatta kalan arasında bir kırıklık varsa ortada, onarabilmiş midir bu kırıklığı? Yoksa, bu dünyadan yitip giderken hayat sahnelerinin hızla önünden geçip gittiği hengâmda bile, mevtâ kalbinde kırıklığa yol açan olayların izini bir kez daha, son bir kez daha seyretmenin acısıyla mı terk-i diyar eylemiştir? Ona değil başkalarına söylenen, onun duyması gerekirken duyamadığı, onun duyması gerekirken başkalarının duyduğu sözler, sesler ne anlam taşır?
...
Metnin tamamı için>>
28 Kasım 2007
26 Kasım 2007
14 Kasım 2007
05 Kasım 2007
Hayal Meyal
Akıl hastanesinde kalan o sarışın, zayıf kız akardeonunu çalarken hep aşkını düşünüyormuş meğer.
Çaldığı bütün parçaları onun hayaline adıyormuş.
Gözlerinden anlamıştım zaten. Başka türlüsü mümkün değil.
İnsanın ancak aşkı için şarkı söylerken gözleri bu kadar parlar.
Hele bu kadar solgun bir yüzle şarkı söylerken birden değişiveriyorsa..
Bir enstrüman çalmayı sırf bunun için isterdim.
Biliyor musun sonbahar gelince İstanbul susuyor birden.
Bu şehir sustuğunda en çok martılar hüzünlenir.
Ben bir şarkıyı arıyorum.
Ben bir şarkıyı arıyorum.
Ben bir şarkıyı arıyorum.
Ben seni arıyorum.
Tarık TUFAN
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)