09 Temmuz 2010


green & blue
Upload feito originalmente por Martjusha
Baharın ferahlığı ve huzuru içinde başladığım sağlık ocağında dört bininci hastamı muayene ettim dün..Bir bahar, ardından bir yazın başlangıcı burada geçerken, kalemin altından kayıp giden reçeteler ne dertlere şifa arayışıydı, ne dermanlara ilaçtı kim bilir. .
Bazı reçeteleri yazarken, vaktiniz de varsa hastayla hasbihal edebiliyorsunuz..Ve o zaman, o kağıt parçalarına çarpık çurpuk harflerle yazılan ilaçların aslında ne kadar farklı dünyalara birer yolculuk olduğunu fark ediyorsunuz..
Yanık kremi yazdırmaya gelen bir hasta, eşinin iş kazası geçirdiğini söyleyince merak ettim, nasıl bir kazaydı?
Bir itfaiye memurunun ateşi söndürmek için girdiği evde çatı üzerine çökmüş, ayağı altında kalmış, kırılmış, elleri ve ayakları yanmış meğer.. Çok üzüldüm, meğer sadece kıyafetleri yanmayan kumaştan yapılıyormuş itfaiyecilerin..Ayaklarındaki lastik botlar ve ellerindeki muşambadan eldivenler yanıyormuş..
40 gün hastanede yatarak tedavi gören hasta yeni taburcu edilmiş ve tabii ki yanıkların tedavisi sürüyormuş.
Bir diğer hasta zeka geriliği raporu olan çocuğuna psikiyatrik bir ilaç yazdırmaya gelmişti.. "Nasıl, ilacın bir faydasını görüyor musunuz" diye sordum.."Oğlumun kulağı işitmiyor, gözleri de görmüyor, bunalıma girmişti, onun için başlanmıştı ilaç...Evet, şimdi daha iyi..Daha sakin"..dedi..16 yaşındaydı oğlu. Nörofibromatozis tip II hastalığına müptelaymış ve önce gözlerini sonra işitme duyusunu bu hastalık nedeniyle kaybetmiş..."Şimdi nasıl iletişim kuruyorsunuz" dedim.."Dokunarak" dedi..."Karnına dokunuyoruz mesela, karnı ağrıyorsa tepki veriyor..eskiden konuşuyordu ama artık hiç konuşmuyor..işitme kaybı gerçekleştiğinde bunalıma girdi..Kulaklarım benim herşeyimdi" dedi..sonra da çok fazla konuşmadı"...dedi..
"Kulaklarım, benim her şeyim"...
Ne kadar önemli bir cümleydi..
Ne kadar hassas bir gerçekti...
Ve şimdi o da gitmişti..
Ama annesi metanetliydi..hem de şaşırtıcı bir şekilde oldukça metanetli..
Allah sabır versin dedim, zor olmalı..
Zor tabii, ama alıştık dedi..

işte böyle, kağıdın üzerinde kalem risperidon reçetesini yazıyordu..bir soruyla açıldı ardındaki mana..
çoğu ilacın da böylesi bir hikayesi vardı.

ama yürek de, vakit de yetmiyordu hepsini dinlemeye,
hepsiyle hemhal olmaya,
hepsine ufak da olsa bir teselli vermeye...

4 yorum:

đerkenαя dedi ki...

Esselam..

Çok üzücü gerçekten, sizde bir şekilde dahil oluyorsunuz bu insanların hayatına/dertlerine..

Gerşekten varolan şeylerin kıymetini bilemiyoruz, duymamak, görmemek, konuşamamak, yürüyememek... nasıldır kimbilir, empati bile yapamıyor insan.. Ya başına gelince ne yapacaksın? Zorunlu bir kabulleniş.. veya hayata küserek bir nev'i bitkisel yaşam...

Rabbim kaldıramayacağımız yükler yüklemesin bizlere... O insanlara da sabır ve selamet versin..

Aşk-ı Beka dedi ki...

Gerçekten empati bile yapmak o kadar zor ki..Öylelerini birer melek olarak görüyorum ben..Tertemiz ve masum. O masumiyetleri de ailelerinin bereketi oluyor, tabii ailelerinin sabrı ve sevgisi ölçüsünde.

Rabbimiz sabırlarını ve hoşgörülerini arttırsın

Adsız dedi ki...

Yazılarınızın çoğunu okudum. İnsan bulunduğunu yeri sevmez ise orası zulm ve keder olur. Diğer açıdan bakıldığında ise o yer kendisi için gül güülistanlık olacaktır. Yaşanılan sıkıntılar ilerde sadece hoş bir seda kalacaktır.İnsan mesleğini seçtikten sonra hayata bakış açısını değiştirebiliyor. Sizin mesleğiniz insan sağlığına yardımcı olmak. ne güzel. ne mutlu bir şey insanlık alemine yaralı bir birey olabilmek.

Hoşçakalınız.

Altavista

Zamanın Yolcusu dedi ki...

Sayfanızın kenarındaki kitaplar ne güzel bir hava vermişler blogunuza.
Ve yazı.
Bana hayatta her an ve nefeste şükür halinde olmamız gerektiğini bir kez daha hatırlattı.
Geçen gün düşmüştüm bileğimin üzerine;burkulmuştu.
Neredeyse 3 hafta hiç kullanamadım sol elimi.
Ve kolu olmayanları düşündüm ya da sakat kalanları.
Dünya hayatına bakışımızı her zaman tazelemeliyiz.
Ve rahmet-i ilahiyye nazarıyla bakmalıyız.