25 Mart 2006

pencere önünde çiçekler

---------pembe, kızıl ve mor... pembe sıcacık, tatlı bir bebeğin yanağıydı. Kızıl sonbaharın önce sararan sonra kızaran sarmaşığı. Mor, masamda duran menekşeydi. Soldu...
Hakkı Bağcı---------

bilir misiniz menekşeler niçin solar?...sarmaşık niçin bir renkte sabit kalmaz?...niçin kaybolur güzellikler...
ebedi değildir bu alem, ve ebediyet timsali olamaz hiçbir güzel..
her kaybolan renk, renklerin "Kaybolmaz Sahibi"ne işaret eder.
solan her menekşe "Hayat veren" ve "solduran"ı hatırlatır..
bu yüzden, geçer gider mevsimler, doğar-büyür çocuklar, ölür yapraklar, kurur kaynak sular, döner devran...
devranın dönüşüne kapılmakta saklı olmalı mutluluk..mutluluk, menekşeyi solacağını bile bile sevmekte olmalı...
kara toprağın bağrından ne çıkacağını bilmeyen kış, kara toprağın daha evvel sanki hiç kara olmamışlığına insanı inandıran bahara gebeyse eğer, mutsuzluklar da baki mutluluğa, bu geçip giden dünya da ebedi bir aleme kapı olmalı...
bunları hissetmeli ve mutlu olmalı..
mutluluk, burda bulmalı kendini...


solmayan renkleriyle kuşanalım hayatı....


selametle,
renklerin en güzeliyle...

2 yorum:

rosygarden dedi ki...

Belki doğru söylüyorsunuz da bu alemin faniliği insanın içini yakan bir acı. Hele ki bahsettiğiniz güzelliklerin fani olduğu gerçeğiyle yüzleşince insan nasıl "her şey nasıl olsa sona eriyor, her şey fani" umutsuzluğuna kapılmaktan kendini koruyacak ve bu umutsuzluğa rağmen nasıl fani bu hayata tutunmaya devam edecek?

Aşk-ı Beka dedi ki...

Aslında her şeyin fani olması, bizi fani olmayan Allah'a ve ahirete yöneltiyor..Bakışlarımızı baki ve gerçek olan aleme çeviriyoruz..Hissiyatımızı..
Bu dünyada Allah rızası için bir insana selam vermenin bile amel defterimize yazılıp orada fanilikten kurtulması ve karşılığının cennette hazırlanması insanı bu her şeyin bitmesine dair gelişen umutsuzluktan uzaklaştırıyor.
Böyle düşününce mutlu oluyor insan.
O zaman bitenlere değil gelecek güzelliklere bakıyor..