02 Eylül 2006

Şimşek,Korku ve Ümit



Gözleri semada yağmur bekleyen ekinler var..
Sevda var yağmurla yağan
Ümit var yağmurla gelen..
Şimşekler var , gök gürültüleri ve de..
Akımlar var yerden göğe ve gökten yere kadar..
Işıklar ışıltılar..
Ümitler ve korkular..
Rab şimşeği gönderir
ve gösterir kullarına
Bereket adına bir ümit,
felaket adına bir korkudur şimşekler..
Bu kez sıcak bir yazın ardından geldiler,
Eylülün ilk cumasında, bir akşam vakti..
Tesbih etti böylece gökyüzü, duyurdu nidasını..
Onu duyan yüreklerin Kimisi korkup sindi bir köşeye..
Kimi açtı gönlünü rahmete, tefekküre..
*
Bir zamanlar çok korkardım şimşeklerden ben de, neden mi?..
Ben 9 yaşındaydım.. Böyle şimşekler çakıyordu yine.. 9 yaşındaydım ve gök gürültüsünden hiç bu kadar korkmamıştım.
Mutlu yaz günlerindeydik. Onlarca meyve ağacının içinde, yemyeşil bahçemizde, sulama havuzumuzda vakit geçiriyorduk..
Sonra hava bulanmaya başladı, ardından karardı, karardı..
Tarifsiz bir rüzgar esmeye başladı..
Açık kalan pencereler çarpıyordu.. Pencereden dışarıyı izliyorduk, her şey bir o tarafa bir bu tarafa sallanıp duruyordu..Sonra bir çatırtı oldu, evin önündeki kocaman kayısı ağacı, ortadan ikiye ayrılmış, üst kısmı balkona düşmüştü.. Arka bahçedeki kayısı ağaçlarından bir ikisi de böylece kırılmışlardı..
Evin pencerelerinden biri rüzgardan içeri doğru uçmuş ve kırılmıştı, çok şükür kimseye bir zarar gelmemişti..
Hayatımda ilk kez bir fırtınaya şahit oluyordum..
Ve hayatımda ilk kez bir annenin evladından ayrılışına da rastladım o vakit..
Yağmur dinmiş, fırtına bitmişti.. Herkes derin bir nefes almıştı.. Kırılan dallara bakılıyordu bir taraftan..
Sonra bir feryat yükseldi..
Bir anne, 9 yaşındaki evladını bekaya uğurlamıştı..
Fırtınayla kopan teller, yola düşmüş ve fırtına dindiği için bir akrabalarında olan annesinin yanına gitmeye çalışan çocuğun ayağı tellere dolanmış, oracıkta elektrik çarpmasından vefat etmişti. Evinin tek çocuğu idi.. Benimle aynı yaştaydı..
Herkesi bir hüzün kaplamıştı..
Fırtına sonrası sessizlik, bir annenin yüreğinde bambaşka bir fırtına koparmıştı.
Bunun için belki, küçükken gök gürültülerinden çok korkardık.. Korkardık, çünkü fırtınayı anımsardık, bir felaketten Allah’a sığınırdık.. Şimşekler çakmaya başlayıp gök gürültüsü duyulunca evdeki bütün elektrikli aletleri kapatır, ablamla birbirimize sokulur dua eder, beklerdik..
“Size bir korku ve umut (unsuru) olarak şimşeği göstermesi ile gökten su indirmek suretiyle ölümünden sonra yeri onunla diriltmesi de, O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, aklını kullanabilecek bir kavim için gerçekten ayetler vardır.” (Rum Suresi, 24)
Bu ayeti bilmiyordum o vakit ..
Korku ve umut unsuru..
Bereketin yahut bir felaketin habercisi olabilecek şimşek çakmaları..
Hem öyle bir çakış ki, bir şimşeğin ürettiği elektrik, bütün Amerika kıtasının santrallerde üretebildiği elektrik miktarından fazla… Bir insana değdiği vakit yakabilecek güçte..
Şiddetli yağmurlarla gelen yıldırımlardan şimşeklerden ve gök gürültüsünden korkardık işte..
Bu korku, tedbire sevk ederdi bizi.. Korunmak isterdik kötülüklerden, sığınırdık Rabbimize..Küçük kalbimiz küt küt atardı..
Şimdilerde ise, gök gürültüsünün beni eskisi kadar korkutmadığını düşünüyorum.
Bunda, gök gürültüsünün bir tesbih olduğunu öğrenişimin payı mı, bir gök gürültüsünden sonra gelenlerin üstünden yıllar geçmiş olmasının mı, yoksa umut-korku dengemin “umut” tarafına doğru kaymış olmasının payı mı daha büyük bilmiyorum..
Korku ve umut unsuru..
Hayatından umut unsuru çıkarılmış olanların his dünyaları, korku ve tedirginlikle dolu oluyor..
Olabileceklerin en kötüsüne odaklanmış diken üstü ruhlar..
Ve korku unsuru çıkarılmış olanların da hayatına, rehavet ve vurdumduymazlık hakim olabiliyor..
Yine düşler, düşünceler gelip, “denge”de düğümleniyor…
“Rabbimizin azametinden korkup, rahmetinden ümit kesmemek”te..
*
Umut-korku unsuru,
çakarken şimşekler yine..
ve gök gürlerken,
boşalırken gökten yağmurlar,
ve yükselirken yerden dualar..
gelir gider elektrik akımları da
o alemden bu aleme..
alemler arası akış,
pozitiften negatife..
yüklenmiş yüklerimiz,
yağmurun yağıp da
ferahlatması gibi göğü,
ferahlar dilerim,
yerden göğe akışlarımızla,
yalvarış ve yakarışlarımızla…

02.09.2006
© 2006 karakalem.net, Rabia Nazik Kaya

1 yorum:

ersilver dedi ki...

elinize saglık çok güzel olmuş.yıldırımlardan korkmamaya başlamnız belkide ölümün son olmadığının idrakine varmanızla alakalıdır kimbilir.Bende cuma günkü yagmura hazırlıksız yakalananlardanım.sırılsıklam oldum ama ıyı oldu özlemişim ygmurlu havaları.küçükkken en yıldırımları merakla izlerdim.Birdefasında anneme enne bu ses ne dıye sordugumde yukarda gelıyor Allah gönderiyor demış.Bende Allah çivimi çakıyor demişim.Çocukluk işte.ben çocukken bulutlara bakar ve onları birşeylere benzetmeye çalışırdım.tavuk,kuş,at,taş vs. bu vesileyle Allahın kullarına mesaj verdiğini düşünürdüm.çocukluk işte.güzel günlermiş o günler..